sevdam bir inci

Dolu dolu gözlerimde parladın inci tanem Sevdan bir kor yüreğimde hep yandı inci tanem
Şu yaralı gönlümün dermanıdır sözlerin Dermanısın vuslata hasret olan güllerin
Sevdasısın bugünlerin,yarınların,dünlerin İsmini bu deli gönlüm hep andı inci tanem Sevdanla bu yüreğim hep yandı inci tanem

Hicran ateşiyle hep yansam da için için Şikayetçi değilim çekerim senin için
Nedeni yok bu sevdanın sorulmaz ki ne için Ezelden yazıldı gönlümüze bu sevdan inci tanem

Dolu dolu gözlerimde parladın inci tanem Sevdan bir kor yüreğimde hep yandı inci tanem

20 Ağustos 2009 Perşembe

Orucun Şartları

Orucun şartlan Hanefî mezhebinde üç kısımda incelenmiştir:

I- Vücub şartları: Bir kimsenin oruç iba­deti ile yükümlü sayılması, farz veya vâcib
orucun bir kimsenin zimmetinde borç olarak sabit olması için aranan şartları,

II- Edasının vücubu şartları: Zimmette borç olarak sabit bir orucun, belirli bir za­manda eda edilmesinin gerekli olması için aranan şartlan,

III-Sıhhat Şartları: İster farz veya vacip ister nafile türünden olsun bir orucun ge­çerli sayılması için aranan şartları ifade eder.

Bu ayırımın mantığı esasen diğer mez­heplerin hükümlerine de uygun düşmekte­dir. Ancak diğer mezheplerde bazı nitelen­dirme farklılıkları vardır, ki bunlara yeri geldikçe işaret edilecektir.

h Vücub şartlan:

1- Müslüman olmak: Oruç yükümlülüğü için müslüman olmak şarttır. Müslüman olmayanların dinin feri hükümleri husu­sunda ilahî hitabın muhatabı olup olmadık­ları meselesindeki usul ihtilafından dolayı, genellikle fıkıh eserlerinde, müslüman olmanın Hanefîler'e göre vücub şartı, diğer üç mezhebe göre ise sıhhat şartı sayıldığı kaydedilirse de, pratik sonuç bakımından önemli bir farklılık yoktur: Bir Gayr-i müslim, İslâm'a girdikten sonra, önceki dönemlerin oruçlarını kaza etmez. Rama­zanda gün ortasında müslüman olan bir Gayr-i müslimin güneş batıncaya kadar oruç yasaklarından kaçınması Hanbelîler'e göre vacip, diğer üç mezhebe göre müstehaptır. Hanbelîlere göre bu kimsenin o günün orucunu kaza etmesi gerekir, Mâlikîler'e göre müstehaptır, Hanefîler'e ve Şâfiîler'de sahih sayılan görüşe göre gerekmez.

2- Akıl: Dini yükümlülüklerin sabit olma­sı için kişinin aklî melekelerinin yerinde olması (temyiz gücünden yoksun bulun­maması) şarttır. Fakat bu şartın oruç yü­kümlülüğü konusuna uygulanmasında Hanefî mezhebinde Ramazan ayının ta­mamı esas alınmış ve Ramazan ayı boyun­ca devam etmemiş ise, akıl hastalığı (cü-nûn) oruç tutma görevinin zimmette borç olarak sabit olmasına engel sayılmamıştır. Dolayısıyla, böyle bir kimse daha sonra orucunu kaza etmekle yükümlüdür.

Şâfiîler'e ve Hanbelîler'e göre akıl hasta­lığı gün boyunca devam etmişse yükümlü­lük kalkar ve o günü kaza etmesi gerek­mez. Mâlikî mezhebinde şöyle bir ayırım yapılmıştır: Niyet vaktinde sağlıklı olsun olmasın günün tamamını veya çoğunluğunu akıl hastası olarak geçiren ve günün yarısını veya daha azını hasta olarak geçir­se bile niyet vaktinde hasta olan kimsenin kaza etmesi gerekir, aksi halde gerekmez.

Baygınlık Ramazan ayı boyunca devam etmiş bile olsa (koma hali), sürekli olmayan akıl hastalığı gibi kabul edilmiştir; bu du­rum, orucu zamanında eda etmeme açı­sından bir özür sayılmakla beraber, vücuba engel değildir, bu halde geçen günlerin orucunu daha sonra kaza etmek gerekir. Hanefîler'e göre, Ramazan gününün ta­mamını baygın geçiren kişinin o günkü orucu kaza etmesi gerekmez (gece niyet etmiş kabul edilir), daha sonraki günleri kaza eder. Şafiî ve Hanbelîler'e göre bir an bile ayılmış olsa o günü kaza etmesi ge­rekmez. Mâlikîler'e göre ise akıl hastalığı hususunda yukarıda anılan ayırım geçerli­dir.

İster isteği ile ister isteği dışında sarhoş olan kişi de, tutamadığı orucu kaza etmek­le yükümlüdür.

Uyku halinin ise, bütün gün boyu devam etse de oruca etkisi yoktur.

3- Buluğ: Ergenlik çağına ulaşmış olma­yan çocuklar oruçla yükümlü değildir. Temyiz çağına ulaşmış olan küçük oruç tutarsa bu geçerli olur. Ha­nefî, Şafiî ve Hanbelîler'e göre çocuk yedi yaşına girince, eğer güç yetirebilecekse velisi tarafından yavaş yavaş oruç tutmaya alıştırılır. On yaşına ulaştığında, bunun üzerinde biraz daha fazla durulması, hatta hafif zorlayıcı tedbirlere başvurulması gerekir. Mâlikîler'e göre ise, buluğ çağına (jjlı inceye kadar çocuktan oruç tutması 1 u-nmez. Ramazan gününde buluğa eren uk o gün oruç yasaklarına riâyet etmelidir, fakat o günü kaza etmesi gerekmez.

Bu üç şarttan başka bazı eserlerde, İs­lâm'da genel sorumluluk ilkelerinin bir uzantısı olan "yükümlü olduğunu bilme yahut bilecek durumda olma" şartı da zik­redilir. Buna göre, meselâ İslâm ülkesi dışında yaşayan bir gayrimüslim müslüman olduktan sonra henüz orucun farz olduğu­nu öğrenememişse mazur sayılır ve daha sonra bu dönemdeki oruçları kaza etmesi gerekmez.

II. Edasının vücubu şartları:

1- Sağlıklı olmak: Oruç tutamayacak ka­dar hasta olan kişi, orucu zamanında ifa etmekle yükümlü değildir. Âdet görme ve lohusa olma da Ramazan orucunun edasını erteleme sebebidir; fakat bu iki durum aynı zamanda -aşağıda görüleceği üzere- oru­cun sıhhatine de engeldir.

2- İkamet: Yolcu da orucu zamanında ifa ile yükümlü değildir.

Mâlikîler bu iki şartı, Şâfiîler ve Hanbelî-ler de oruca güç yetirebilme şartını vücub şartlan içinde incelemişlerdir.

Burada öz olarak temas edilen ve farz olan Ramazan orucunu ertelemeye imkân veren durumlar, daha detaylı olarak "Oru­cu Ertelemeyi ve Başlanmış Orucu Bozma­yı Mubah Kılan Özürler" başlığı altında incelenecektir.

III. Sıhhat Şartları:

1- Niyet: Bütün oruç çeşitlerinde, orucun geçerliliği için niyet şarttır. Hatta -daha önce işaret edildiği üzere- Şâfiîler'e ve bazı Mâlikî bilginlere göre niyet orucun bir rüknudur.

önemine binaen niyet ile ilgili hükümler, s"Oruçta Niyet" başlığı altında ayrıca incelenecektir.

2- Hayız ve nifas halinde olmamak: Âdet gören yahut lohusa olan hanımlar -yukarıda belirtildiği üzere- orucu eda (za­manında tutma) ile yükümlü olmadıkları gibi, bu durumda oruç tutmaları geçersiz­dir.

Vücub şartlan başlığının birinci madde­sinde belirtildiği üzere Hanefîler dışındaki üç mezhepte "müslüman olmak" sıhhat şartı, Hanefîler'de ise vücub şartı sayılmış­tır. Vücub açısından pratikte önemli bir farklılık olmadığına yani dört mezhebe göre de müslüman olmadan önceki oruçla­rın kaza edilmesi gerekmediğine aynı yer­de işaret edilmişti. Burada sıhhat açısından da pratikte önemli bir fark olmadığı söyle­nebilir; zira dört mezhebe göre de, müslüman olmayan kişinin orucu geçerli değildir.

Vücub şartları içinde yer alan "akıl" şartı, Hanefîler dışındaki üç mezhebe göre aynı zamanda sıhhat şartıdır. Hanefîler'e göre ise, gece niyet edip gündüz aklî melekesini yitiren (cinnet getiren) yahut o günü bay­gın geçiren kişinin orucu geçerli kabul edil­diğinden, bu, sıhhat şartlarından sayılma­mıştır.

Şâfiîler ve Mâlikîler "zamanın oruca elve­rişli olması"nı da sıhhat şartlarından say­mışlardır. Buna göre bayram günü tutulan oruç geçersizdir.

Oruç yasaklarından uzak durma ("im­sak") orucun rüknü olduğu için ayrıca sıh­hat şartı olarak sayılmamıştır. Fakat "Oru­cun Rüknü" başlığında belirtildiği üzere, rükün, ibadetin geçerliliği için kaçınılmaz bir şarttır; o halde bilerek oruç yasakların­dan birinin işlenmesi halinde geçerli bir

oruçtan sözedllemez. O yüzden bazı yazar­lar, bu hususu da sıhhat şartları arasında saymışlardır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder