sevdam bir inci

Dolu dolu gözlerimde parladın inci tanem Sevdan bir kor yüreğimde hep yandı inci tanem
Şu yaralı gönlümün dermanıdır sözlerin Dermanısın vuslata hasret olan güllerin
Sevdasısın bugünlerin,yarınların,dünlerin İsmini bu deli gönlüm hep andı inci tanem Sevdanla bu yüreğim hep yandı inci tanem

Hicran ateşiyle hep yansam da için için Şikayetçi değilim çekerim senin için
Nedeni yok bu sevdanın sorulmaz ki ne için Ezelden yazıldı gönlümüze bu sevdan inci tanem

Dolu dolu gözlerimde parladın inci tanem Sevdan bir kor yüreğimde hep yandı inci tanem

21 Ocak 2010 Perşembe

DOĞUM GÜNÜN KUTLU OLSUN . . . .. 'M




Aşkımsın, canımsın, hayatımsın sen benim,
Canım  .....'m doğum günün kutlu olsun.
O gülen gözlerini, unutur muyum hiç senin,
Canım  .....'m doğum günün kutlu olsun.


Seninle mesafeler olsa bile aramızda,
Dualarım, sevgilerim yine de ulaşır sana.
Bir gelipte, görsem seni hayatta,
Canım . . . . 'm doğum günün kutlu olsun.


Mutluluklar üzerine güneş gibi doğsun,
Dillerin her zaman şeker gibi olsun.
Umut dolu, sevgi dolu bir ömrün olsun,
Canım  . . . . .'m doğum günün kutlu olsun.

15 Ocak 2010 Cuma

ANLAYAN ANLAR





Ben bir gonca gülüm sende açılan
Bir ömür bakarım anlayan anlar
Sevgiye tohumum her dem saçılan
Yürekten çıkarım anlayan anlar

-

Kızarırım gece gündüz demeden
Sevginle doyarım bir şey yemeden
Vazgeçmem canandan son kez öpmeden
Aşk olur akarım anlayan anlar

-

Bir yanın acırsa benim tutuşur
Dertlerin içine derdim katışır
Yüzüne bakınca öfkem yatışır
Bu gözle bakarım anlayan anlar

-

Sevdanın yelinde eser dururum
Kötüyü kökünden keser vururum
Cananım üzülse ben de kururum
Can gibi kokarım anlayan anlar

-

Ben bunu bilirim bunu söylerim
Yokluğunda harap, şehir, köylerim
Sensiz bir dünyayı , söyle neylerim
Dünyayı yıkarım anlayan anlar

-

Korkum yok dertlerden yıkamaz bizi
Riyalar hüzünler yakamaz özü
Her kim söyler ise yaramaz sözü
Ağzını tıkarım anlayan anlar

-

Dönüp dönüp aynı yere gelirsem
Yokluğunda hep çıldırsam delirsem
Gömdüğün yürekte her gün ölürsem
Dünyayı yakarım anlayan anlar

~Bu Yalnızlığın Resmidir~





Bırakın, dolsun-boşalsın meyler
sendeler yitik gönül, boşlukta neyler
çizilmiş ömür toz-toprak
kabarır ruhun potasında her bir iştiyak
durma, haydi sen de vur, inlesin bu mihrap


aynamda sen varsın
yüzüm avuçlanmış
kahır dolu mızrabım
küllenmiyor, alev alev ıstırabım


şu sonsuz alemin mavilerinde
minik bir zerreyim
kaybolmuş giden hayalime bakar oldum
heybemde bin bir çile
lâl olmuşum her gidene, diyemem "dur, bekle!"
sen de mi el sallar oldun ardımdan bile bile


sus
hangi dardan bollaşırım bilemem
ağlama
her damlada zerkolunur sesinden sanki zehr
bekler oldum, bari bir yudum umut ver


sorma
yolculuk var bilinmeze
zayıf bir kandilin ışığında halelenir hüzzam sevinçlerim
kokun var
dokunsan dağılır her bir teli
saçlarımda gezinir lime lime ellerim


içli bir yaz akşamında
saman alevi gibi dağılır giderim
yanımda senin öbür yarın
benden kalan geride simsiyah bir gecedir


işte bu, yalnızlığın kocaman bir resmidir.

DELİ DALGALAR








Beni düşün derim ,beni sadece

Sevginle nurlansın ışısın gece

Uzat ellerini inan bu güce

Dağlar da yol verir bize o zaman



Acıyı bal eyler ,şerbet içeriz

Sevdamız uğruna serden geçeriz

Bir gün gelir elbet biz de göçeriz

Sağlar da yol verir bize o zaman



Senin yokluğuna yürek dayanmaz

Seviyorum derken gözler boyanmaz

Bu yürek seninse boş yere yanmaz

Bağlar da yol verir bize o zaman



Yürekte özleme yakışmaz ağıt

Bunu anlatmaya yeter mi kağıt

İster sevda topla ,istersen dağıt

Çağlar da yol verir bize o zaman



Bir deli dalgaydım sana sığındım

Bazen huzur buldum bazen dövündüm

Senin her zerrende varın yoğundum


Sığlar da yol verir bize o zaman



Bir küçük balığım can buldum sende

Seninle birliğiz her kötü günde

Dosteli seviyor, dün de bugün de

Ağlar da yol verir bize o zaman

12 Ocak 2010 Salı

HASRET VURDUĞU ZAMAN ....

HASRET VURDUĞU ZAMAN


Demlenir anılarım gelir bağrımı yakar
Hüzünlü günlerime hasret vurduğu zaman
Acılara karışır gözlerimden yaş akar
Yüreğim ah çekerek seni sorduğu zaman

Takvimlerde vuslatı gene meçhüle kurdum
Başından duman kalkmaz karlı dağlardır yurdum
El açıp dua ettim HAK ka niyaza durdum
Keder nöbetlerinin beni sardığı zaman

Duyurmadım kimseye bir sır gibi gizledim
Küllenmedi ateşin yüreğimde közledim
Unuturum sanmıştım çok ama çok özledim
Hayalın baş köşede saffa durduğu zaman

Senki sağanak gibi hüzün olup akarsın
Maziden gözlerime hep tanıdık bakarsın
En büyük ateşleri düşlerimde yakarsın
Gönlüme mahşer günü tutup kurduğu zaman

Yönelirim manaya vaz geçerek cisimden
Dilerim Mevla çıkar belki son nefesimden
Medet ummam sanmıştım silinmiş bir resimden
Gözlerim bulutlanıp seni gördüğü zaman

Adressiz her umudu yudum yudum içerim
Yalan sayıp aşkları benki benden kaçarım
Burada vade yeter HAKK çağırır göçerim
Rengi solar yaşamın beni yorduğu zaman

9 Ocak 2010 Cumartesi

Ne güzel olurdu ...



Ne güzel olurdu..



Umut olsam gökyüzünde
Bir kuş gibi uçsam
Bir yaprak olsam
uçuşurken sonsuzluğa dalsam
Çoğu zaman bir düş gibi girsen hayallerime
dokunsan ellerime
Ne güzel ne güzel olurdu ...


Bir aşık olsam delice seven herşeyi
Kucaklayıp sarsam
Denizlere sığmasam
Bir serin bahar havası olsam
Bir bebeğin gülümsemesi
daldaki bir kuş cıvıltısı
Bir haberci gibi kapına konsam
İçimdeki derin aşkı sana anlatsam
Ne güzel ne güzel olurdu

7 Ocak 2010 Perşembe

Hiç Kimse Senin Kadar Sevilmeyecektir.


Hüzünlerim gitti önce
İçimden vekaarım sonra
Çocuksu bir gülümseme kondu dudağıma

Kendi hüznüyle boğulan
İtaatsiz bir yürek için
Mutluluk vardı artık
Senle senin için doğan güneşler
El değmemiş örselenmemiş bir mutluluk

Senle gelen yaşantının
Enleriydi hayatıma renk katan
Neredeydim nasıldım bilmiyordum
İşte buydu hayatın anlamı
Nasıl sevmiştim bilemezsin

Kaderin cilvesi
Alnımın yazısı
Diyordum
Ağlatan mutluluktu artık
Rüyalar senle senin içindi

Sonsuzluktu özlemim
Eriyordu gözlerinde gözlerim anlatılmaz
Vedaları hiç sevmezdim
İstemezdim ayrılıkları
Limanlar gördü gönlüm
Mağrur fırtınalar
Evetlerden kaçtı hep
Yanılgıların bitişiydin sen
Eskiydi hatalar eskidendi
Cevabıydın hayat sorumun
Egerki hayat çoktan seçmeli olmasaydı
Keşkeleri olmazdı hayatın bir evet diyebilseydim.

Özlemek ....





Her insanın bir özlemi olmalı
Özlemeli aramalı bulmalı
Böyle ayrı kalmamalı
Ayrı düşüp yanmamalı
Her insanın bir özlemi olmalı


Özlem demek sevgi demek hasret demek
Özleyene bir nefeslik vuslat gerek
Ayrılık hiç bitmeyecek
Giden geri mi gelecek?
Özlem demek sevgi demek hasret demek


Özlem yüreğini yaralar özleyenin
Özlem duymak bir özelliğidir yüreğin
Özleyen bu kalbim senin
Sen yaralı kalbimdesin
Özlem yüreğini yaralar özleyenin


Özlemekle geçse ömür gönül bıkar mı?
Hep özlese de bu girdaptan çıkar mı?
Hasretlik böyle yıkar mı?
Gönül kendini yakar mı?
Özlemekle geçse ömür gönül bıkar mı?

Bir deli özlem bu..



Özlüyorum seni

Yalansız bir özlem bu
Dolansız
saf bir özlem.
Yeni doğan bir çoçuğun
Minicik elleri gibi
Yumuşak ve mazlum
bir özlem bu...

Gökyüzü kadar büyük
Senin kadar yüce
bir özlem bu...

Hasretten ağlayanan sevdalıların
Yıllarca kavuşamayanların
İki gün bile dayanılamayan
bir özlem bu...

Ne yapacağini bilmeyen
Telefonlar bekleyen
Ağlayan
isyan eden
Kendisini harap eden
bir özlem bu...

Yolda yürürken
Otobüslere dört gözle bakan
Belki
onu görürüm diye
Kıpır kıpır yerinde duramayan
Seni arayan bir özlem bu.

Bulutlara baktığında bile
Sanki seni göreceğini sanan
Orda olmadiğını bilen
Ama yinede şansını deneyen
bir deli özlem bu...

Yani güzelim

Bir kalpsizi bile

Ağlatabilecek

bir deli özlem bu...

Hasret .....







Bütün güzelliğin adına “HASRET” dedim.


Sılayı özledim dostu özledim
Güzelliğe hasret dedim her mevsim.
Zamana pervasız yollar gözledim
Güzelliğe hasret dedim her mevsim.


Ne bir ses ti ne bir soluk yaklaşan
Gölgeler vardı bir bir uzaklaşan
Hayallerdi rüyalarda koklaşan
Güzelliğe hasret dedim her mevsim.


Emir kimden nerden gelir talimat
Ağırlaşır gözler tükenir takat
Bir yerlerde başlar mutluluk fakat
Güzelliğe hasret dedim her mevsim.


Yaklaştım özümün hükmüne rağmen
Yaralarım sızlar yarama değmen
Sadece uzaktan selamlar söylen
Güzelliğe hasret dedim her mevsim.


Yine de ruhumun ince yerinde
Sevdamı yaşarım en derininde
Buram buram tüter aşk gözlerinde
Güzelliğe hasret dedim her mevsim.


Efnan  mesafe ayırmaz seni
Yaklaşır varlıklar yum gözlerini
Ruhunu yüceltte sil bedenini
Güzelliğe hasret dedim her mevsim.

Kimi Sevsem Hasret Oldu ...



Derlediğim kır çiçekleri

Soldu gitti
hasret oldu.
Saydığım muştu böcekleri

Uçtu gitti
hasret oldu.

Beyaz yaka
siyah önlük
Eskidi gitti
hasret oldu.
Oyunlar yazdığım günlük

Doldu bitti
hasret oldu.

Mutlu yuva
mesut hayat
Devran döndü
hasret oldu.
Bilinmez kimde kabahat

BARIŞ
HUZUR HASRET OLDU.


Ruhumda Fırtınalar ..







Ruhumda fırtınalar delirmiş eser
Limana hasret beklerim.
Umutsuzluk daglarca yolumu keser
Yola hasret beklerim.


Dil söylemek el yazmak ister
Kelama hasret beklerim.
Kır zincirleri sevgini göster
Sevgiye hasret beklerim.


Alıcı kuşları başımda döner
Dermana hasret beklerim.
Yüregimin feri söndü söner
Sevgiliye hasret beklerim.


Sisler sarmış dörtbir yanımı
Rüzgara hasret beklerim.
Yorgun düne hasret canımı
Azraile hasret beklerim.

Hasret ..



Ellerine hasret ellerim

Yapayalnız... 


Yüreğine hasret yüreğim

Çaresiz... 


Gözlerine hasret gözlerim

Üzgün... 


Sesine hasret günlerim

Bomboş... 


Sevgine hasret benliğim

Sana hasret...

5 Ocak 2010 Salı

Delisin Derdin Hep.. Dogru.








An geliyor, tıkanıp kalıyorum bir yerlerde Nefesim kesiliyor, soluksuz kalıyorum
Kalbim senin yanındaki gibi hızlı çarpmıyor
Gözlerim senin yanındaki gibi güzel bakmıyor
Güneş bile senin olmadığın bir sabaha dünyayı ısıtarak doğmuyor, üşütüyor beni
Ay gecemi aydınlatmıyor, karanlığa gömüyor beni
Mevsimlerin döngüsünde hep kışta takılıp kalıyorum, yaz gelmiyor buralara
Üşütüyor yokluğun, ayazında titretiyor
İçimi yakıyor, dışımıysa ne sen sor ne ben söyleyim


Acılara uyuyorum, mutluluklara uyanıyorum
Mavi gökyüzü seni bana getirsin istiyorum
Gecenin zifiri karanlığında elin elimde, gözün gözümde yeniden doğalım istiyorum
Yağan yağmurla birlikte düş dudaklarıma, hecelerimi sustur, cümlelerime nokta koy istiyorum
Gir gönlümün sokağına, cadde cadde keşfet, karış karış topraklarının sana ait olduğundan artık emin ol istiyorum
Gel bana, şehrimi fethet, ruhuma karış, benliğimde kaybol istiyorum


Varlığın bile huzur veriyor bana! Evet işte bu Mutlulukların en büyüğü bu olsa gerek Aynı anı yaşamasakda aynı şehirde nefes almak, her gece aynı gökyüzünde buluşmak seninle Dünyalara bedel bir şey bu Eğer bu delilikse evet deliyim

Delisine, deli divane aşık olan bir deliyim
Delisi için dünyanın şah damarını kesebilecek bir deliyim
Delisi uğruna yaşama istifasını verecek, nefesinden geçeçek bir deliyim
 

En büyük delilik değil mi zaten bir deliyi sevmek?
En büyük delilik değil mi hiç dönmeyecek olanı beklemek?
Ve en büyük delilik değil mi divane olup sokak sokak gezmek?
 


Hadi, gel o kara gözlerine kurban olduğum yar!
"Bekle beni, sakın bir yere gitme " dedin, bekledim, beklicem, gerekirse ömrümün sonuna kadarda beklerim ama hasret çukurun her geçen gün kalbimde biraz daha derinleşiyor...



Beni aramaya çıkarsa düşlerin







Beni aramaya çıkarsa düşlerin
Hüznün ruhuna çizdiği resimlerdeyim
Gamsız bir gecenin karanlığında değil
Yüreğinde kanayan kesimlerdeyim


Aklına düşerim hani olur da
Güzelliklerin görünmeyen yüzünde ara
Sevginin menfaate döndüğü yerde
Bir gönül yarasının izinde ara


Yıkılmış umutların enkazından geç
Öksüz bir çocuğun gözünde ara
Ağıtların tüttüğü evlere uğra
Bir ananın boş kalmış dizinde ara


Beni yıldızlarda arama boşa
Yüreğini yasa boğan sızılardayım
Dertlerinle bulursun beni başbaşa
Senin gibi karayazılardayım


Sahte sevgileri tanımaz kalbim
Beni seven gönüllerin ocağında ara
Menfaatle bakmasını bilmez gözlerim
Beni gerçek dostlukların kucağında ara


Mutluluğu anlatan şarkılarda değil
Yaralı yüreklerin ağıtlarında ara
Beni menfaat ve ihanetten uzakta
Yağacak sevgi bulutlarında ara


Öyle senden çok uzaklarda değilim
Görmesini bilen gözlerin bakışındayım
Belki sana senden daha yakın bir yerde
Çarpan kalbinin her atışındayım


Aklına düşerim hani olur da
Beni sığmadığın duyguların içinde ara
O kadar da kolay bulurum sanma
Beni benim seni görebileceğim biçimde ara.

Gözlerimden yakala beni ey Aşk







Kollarının güçsüzlüğüne bıraktım iki gözyaşı boşluğu çocukluğumu.
Kağıttan gemi bile yapamayan ellerimle bir bahar çizdim gözlerinin en küçük bahçesine.
Kirpiklerinin ıslaklığına dayanamayan köprülerin dibinde sorguladım ellerinin sıcaklığından yoksun gözlerimi.


Sesinin yokluğunu yaşatma bana..Büründüğün yokluğu kaldır üzerinden..
Düş senli düşlerime..Geceye yıldızları sererek gel gözlerime..
Biliyorum ki; güldün mü bir kez bir mavilik yürür gözlerime. 


Senli bir cümle köpürür kuru dudak uçlarıma ve vurdukça özlemin kıyılarına koşar gözlerimde sakladığım baharlar..
Sarı sonbahardan kalma derme çatma bir hikaye bizimkisi.
İki ayrı yoldan çıkılıp aynı sevdaya uzanan iki umut cümlesi.İki ağır yaralı,
iki acıklı söz dudaklarımızda kalan ve kavuşmaya ayarlı iki yürek ve hiddetlenen bir özlem ve tek bir yol sonu ölümle aydınlanan.


Gözlerime saklarken seni,
Beni yalnız bırak diye değil;
Beni sende yaşat diye dudaklarıma mühürledim seni..
Bir fincan umut ile yetinmeyi öğretirken yüreğime,
Hasreti zehir bildim cümlelerde..
Bir gül'
e sararken gözlerimi,
Unut diye değil;
Gözlerinde bir renk olmayı diledim..
Şimdi söz bitti..


Hasretin bir kış gibi soğuk.
İçim, dışım hazan..
Gül
'ler güneş'e doymadan,
Sen gözlerindeki baharla gel yüreğime..


Ve ben düşmeden düşsüzlüğüme,
Gözlerimden yakala beni ey Aşk !


Ben seni çok çabuk özledim ...

Ama ben seni çok çabuk özledim...

Anılarımın tozunu almayı geçirdi fikrim düşüncemden. Bilmem ki gerek var mıydı? Eskirler miydi daha bir yoksa canlılık mı kazanırlardı? "Nereden başlasam?" diye sordum kendime. Bir gölge gibi varlığın yanımdayken yokluğundan geçmiş zamanın neresinden başlayacağımı bilemedim.

Yetmedi: Kokun eskimeye başalamış kazağındaki. Her gün/gece içime çektiğimden olsa gerek.

Ben seni; çok çabuk özledim...

Sana ait olan ne varsa dağıttım odamın her bir köşesine. Seni sen olmaksızın yaşamaya çalışmanın keyifli bir yanınını bulup çıkaramadım kendime. Bir de ilk defa bu kadar becereksiz olduğumu farkettim. Yettiremiyorum anıları an'ıma...

Olmuyor...
Ben seni çok çabuk özledim...

Hangi anıya el atsam önce bir sevinç kaplıyor pamuk ipliği yüreğimi. Gözlerimde gözlerinin gözlerime çarptığı anın parıltısı. Bir heyecan içimde. Uzanmak istiyor parmak uçlarım canımın attığı yere.
Yoksun...

Ben seni çok çabuk özledim...

Günler geçmiyor özlemin sağanaklığında. Korkuyorum kokunun unutmaktan. Kendime yabancılaşmaktan.
Ama ben...
Ama sen...
Ben seni çok çabuk özledim

Ne vakit gelirsin ?Saklayacağım yüzümde seni ..



Öyle bir sevgili isterim ki...

Çağırmadan acil servis gibi yetişmeli kimseyi koymadan tek başına yüreğimde köprüler inşa etmeli.
Koymamalı beni kış ortasında ayaza engel olmalı Anka’yı tutup getirmeli avuçlarıma... Seherin ilk vaktinde binmeli küheylanına gece Burak’ıyla geçmeli rüyalarıma... Şiirler dökmeli yatağıma risk içeren sonu gelmeyen... İzin vermemeli Fatih gibi zamanın üstüme devrilmesine odama açtığı pencerelere kar yağmamalı bir makamla avutmamalı.

Öyle bir sevgili isterim ki...

En can alıçı sözleri öğretmeli meleklere onlar da fısıldamalı kulağıma geceleri... Seherde toplamalı çiğ tanelerini avuçlarıma sonra dökmeliyim onları kipriklerime o olmadığında... Avuçlarında uyutmalı pınar serinliğinde uyartmalı... Ay’ı ayak ucuma saklamalı gelirken yıldızlardan bir demet yapmalı... Virane köşelerimi usta gibi onarmalı onsuz dakikalarımı tek tek polis suskunluğuyla sorgulamalı... Çöllerimi elleriyle ufalamalı gecenin voltasına takıp sallandırmalı seyrettirmeli iki dünyayı. Havayi fişek gibi patlatmalı nefis emarelerimi yedi renkte ışık saçmalı gönül dağımda   gözlerim kamaşmalı...

Öyle bir sevgili isterim ki...

Gidişinde kıyametler kopmalı gelişinde mahşeri kurmalı hüçrelerimde... Nefesiyle tutunmalıyım bugüne.. Sokak çoçukları gibi gezmeliyiz cihanı... Seni beklemek sıratı geçmek gibi terletmeli. Vakumlamalı kurumuş dallarımı kırmadan kanatlarımı kuçakladığımda üşütmeli Cehennem ateşi gibi bedenimi titretmeli... Her gelişinde yeni olmalı imgeleri takmalı eline gözlerimi gezmeli... Geceme zehir gündüzüme panzehir olmalı baktığım aynalarda varlığının sırırnı görmeliyim gamzelerinden mayınlar toplamalıyım.


Öyle bir sevgili isterim ki...

O gelmeden sıcak ekmek kokusu destursuz gelmeli...Mendillere saklamalı tüm sözlerini açmalı sonra çatlamış dudaklarıma vermeli... O öylesine gülmeli ki içimdeki yaraları kapamalı... Sığındığım her köşede o olmalı girdiğim her hücreyi gardiyan gibi basmalı... Yüreğimi rehin istememeli ? Yastığımı caresizlikten dökülen gözyaşlarına ağlama duvarı yapmamalı..

O yokken isyan eder gözlerim kahbe oklara hedef tahtası olur bedenim gri insanlar sarar etrafı mı ! Yavru Ceylan gibi tökezler düşerim yalnış sevdalara... Ümitsizce gelinciklerim ağlar..

Ne vakit gelirsin ?
Saklayacağım yüzümde seni...

GeL aşkı ''Yar''eyLediğim .









Gel Aşkı YAR Eylediğim...




Gel, ‘ben’ bildiğim…


Zaman, sensizlik…
Saat; yalnızlığı ‘sen’ geçiyor…


Her hecesi ‘sen’ kokan, özlemler biriktiriyorum içimde…
Ve gözlerime sığınmış, yüreğimde saklanmış sessizliğin…


Yalnızlık değil çığlığım, yokluğun sebebim…




Oysa ben, varlığının sesiyim…
Yokluğunun hüznüyüm…
Ve sana adanmış özlemlerin en kuytusuyum…


Ah bu uzaklar…
Sana beni, bana seni uzak eyleyen yollar…
Tükenmiyor bu yokluklar…


Ben ki,
Yanındayken bile sana özlem dolu…
Yüreğine tutsağım..




Gel, ‘aşk-ı yar’ eylediğim…


Sensizliğe alışmak yerine sen’li zamanda kaybolmayı istiyorum…
Şimdiki zamana uyarlamak istiyorum ‘seni’…
Ve özlemin, varlığında anlam olsun istiyorum,
Seni yaşayan benliğime…


Ve şimdi;
Zaman, sensizlik…
Saat; yalnızlığı ‘sen’ geçiyor…


Lakin,
Yüreğine uzak düşen yüreğim, seni yazıyor zamana…
Zaman ki; sensiz bir asır, seninle bir an ‘bana’…


Ve ben yine;Özledim, çok özledim…




Gel, ömrüme ‘şans’ dediğim…


Özleminin içinde boğuluyorum….

Her Şeyim Ol Ama Özlenen Olma .....

Yoksa bu şarkılar, her gece bir musallaya salarlar beni
Her gün bir ısırgan otu daha köklenir içimde

Denizden hiç bir zaman nasiplenemeyeceğim bir balık
Kahvemin kokusu

Yorgunluğum, telaşım, ortada kalakalmışlığım ol ama
Sakın özlenen olma!

Ben bu dertle başa çıkamıyorum
Kalbim, yokluğunun kaynayan kazanında

Ne zaman uyandığımda olmayışını hatırlasam
Soysuz, uğursuz bir isyanla ısırıyorum dudaklarımı

Kaderim, kederim, sefaletim ol
İlle de ömrüme son, gençliğime bedel ol
Ama özlenen olma!

Ya da, elindeyse al üzerimdeki bu korkusuz karanlığı
Baktığımda, dizlerimin bağını çözen resimlerini sıyır çerçevelerden

Olur olmadık yerde, elinle sıkar gibi çökme yüreğime
Başımda bela, omzumda yük,boğazımda düğüm ol
Yeter ki özlediğim sen olma!

Koruksuz asmaların, ekşisi bende sanki
Bedenleri ayıran yolların ne kadar tozu varsa, hepsi alnımda leke

Sırlarımın en mahrem yerinde saklıyorum sarhoşluğumu
Gaipten gelen sesim, bir sıkımlık canıma kefen olmuş elem ol

Suyuma buz, yangınıma körük ol
Yalvarırım özlenen olma!

Bıraktım ıslığını bana getiren rüzgârların peşini
Boncuk boncuk bakan çocuklara şeker vermeyi

Gölgeme ters, sokağıma ters, bildiğim bütün adreslere ters yürüyorum artık
Ne kadar çukur varsa, körkütük düşüyorum

Bileklerimde zincir, yollarımda duvar ol
Kalbimdeki savaşta ister galip, ister mağlup ol

Lakin özlenen olma!

Gözyaşımda saklısın ağlayamam ben ...

"Gözyaşımda saklısın ağlayamam ben
Düşeceksin sanırım kirpiklerimden..."

Hatırladınız bu şarkıyı? Gözyaşında nelerin saklı olduğunu, hangi hüznün ve elemin, hangi gamın ve kederin, hangi sevincin ve neşenin, hangi sevginin ve sevgililerin ve kimlerin saklı olduğunu anlatan, söyleyen ve haykıran bu güzel şarkıyı hatırladın mı?

"Gözyaşımda saklısın ağlayamam ben..."

Sizin gözyaşlarınızda neler saklı? Kime ve kimlere mesken yaptınız gözyaşlarınızı? O güzelim buğulu gözler.

Sahi, nedir gözyaşı? Sığınak mı, barınak mı? Acı mıdır gözyaşı, sevinç mi?

Ve,
Nedir ağlamak? Neden ağlar insanlar, neden akıtırlar gözyaşlarını? Ve neden ağlamazlar? Neden ve niçin saklarlar gözyaşlarını? Neden ve niçin "iç"lerine akıtırlar "terkîbinde" nelerin saklı olduğu meçhul olan, kaynağı belirsiz o iki damla ıslaklığı?

Yine de Gözlerimi Gözlerine Teslim Ettim




Şehrimin ışıkları aydınlanıyor sessizce ve ben yüzüne sığındığım akşamların hayaliyle yeniden tutunuyorum gözlerine, gizleyerek hala içimde taşıdığım ilk günkü korkularımı. Seni sevmeye kaldığım yerden başlamaya korkuyorum. Birbirimize anlattığımız, birbirimizi hiç ilgilendirmeyen aşk bozgunlarımızdan kaçarak yaşamak zorunda kaldıktan sonra, hangi eşk yüreğin her şeyi  unutturabilceğine inanabilirdim ki. Hayat bana hep yalan söylemişti. Hayat yaşadıklarımı sahte sonuçlarla bitirmişti hiç farkına varamadan.

Yine de gözlerimi gözlerine teslim ettim...

Eski aşklarımın kapılarının yüzüme kapandığı gecelerden birinde karşıma çıkışından sonra, içimde ki şeytanın paramparça oluşuyla sarsılmaya başlamıştı, kafesinin içinde çaresizce bekleyen ruhum. Hiçbir şeyi önceden kestirmeden yaşamaya başlayan ben, yeniden acılarımın geri döneceğini hiç hissetmedim. Yaşananların yanlış sonuçlarını kabullenmeyen ben, tekrar hüsran denizine açılmış, geri dönmeye yine geç kalmıştım.

Yine de gözlerimi gözlerine teslim ettim..

Sığınacak bir liman arayan yorgun bir gemi gibi.

Yine de gözlerimi gözlerine teslim ettim...

Yaşanılan onca şeyin ardından, yokluğunun iflah olmaz acısıyla arkamda bıraktığım yapayalnız gözlerden damlayan yakıcı yaşlarla. Ölümün eşiğinde ellerimden tutmanı bekliyorum gece gündüz. Bundan sonra hiçbir yürekte var olmayacağımı bile bile. Suskunluğumun sonsuzluğa uzanacağına emin olan, Kırık dökük bir yıkıntı halinde bekliyorum.

Yine de gözlerimi gözlerine teslim ettim...
Sonsuza dek umudu görememek pahasına..



Yine de Gözlerimi Gözlerine Teslim Ettim



Şehrimin ışıkları aydınlanıyor sessizce ve ben yüzüne sığındığım akşamların hayaliyle yeniden tutunuyorum gözlerine, gizleyerek hala içimde taşıdığım ilk günkü korkularımı. Seni sevmeye kaldığım yerden başlamaya korkuyorum. Birbirimize anlattığımız, birbirimizi hiç ilgilendirmeyen aşk bozgunlarımızdan kaçarak yaşamak zorunda kaldıktan sonra, hangi eşk yüreğin her şeyi  unutturabilceğine inanabilirdim ki. Hayat bana hep yalan söylemişti. Hayat yaşadıklarımı sahte sonuçlarla bitirmişti hiç farkına varamadan.

Yine de gözlerimi gözlerine teslim ettim...

Eski aşklarımın kapılarının yüzüme kapandığı gecelerden birinde karşıma çıkışından sonra, içimde ki şeytanın paramparça oluşuyla sarsılmaya başlamıştı, kafesinin içinde çaresizce bekleyen ruhum. Hiçbir şeyi önceden kestirmeden yaşamaya başlayan ben, yeniden acılarımın geri döneceğini hiç hissetmedim. Yaşananların yanlış sonuçlarını kabullenmeyen ben, tekrar hüsran denizine açılmış, geri dönmeye yine geç kalmıştım.

Yine de gözlerimi gözlerine teslim ettim..

Sığınacak bir liman arayan yorgun bir gemi gibi.

Yine de gözlerimi gözlerine teslim ettim...

Yaşanılan onca şeyin ardından, yokluğunun iflah olmaz acısıyla arkamda bıraktığım yapayalnız gözlerden damlayan yakıcı yaşlarla. Ölümün eşiğinde ellerimden tutmanı bekliyorum gece gündüz. Bundan sonra hiçbir yürekte var olmayacağımı bile bile. Suskunluğumun sonsuzluğa uzanacağına emin olan, Kırık dökük bir yıkıntı halinde bekliyorum.

Yine de gözlerimi gözlerine teslim ettim...
Sonsuza dek umudu görememek pahasına..


4 Ocak 2010 Pazartesi

Bir Dost İstiyorum ..




Bir dost istiyorum,yüreği benimle çarpan
Adı sevgili olmayan dost
Bir dost istiyorum,derdimi dert bilen
Ben ağlarken,gülüp geçmeyen
Yolları uzatmayan,uzağı yakın eden
Benimle ağlayıp,benimle gülen
Uzaklarda da olsa,dostça yüreği çarpan



Bir dost istiyorum,gizlisi saklısı olmayan
          Beni anlayan,beni kollayan
Bir dost istiyorum, anlamı sevgili olmayan
Dost yüreğimi,dostça sarabilen
Hatalarımı görüp, bana dur diyebilen
Biliyorum, çok şey istiyorum
Dünyada anlamı kalmayan
Kalplerde yeri olmayan
Yinede bir dost istiyorum
Beni benden almayan

AYNADAKİ YÜZ ...







Hayallerim umutlarım, bir hiçimiydi yaşadıklarım,
Ben neredeyim fotoğraftaki yüz nerde,
Ben neredeyim dostlarım nerde,

Beraber yaşadığımız anılara bile,
Bir hayal dünyasında yaşıyoruz,
Bir maziye bak, birde albümlere
Bir yabancı bir başkası olmuşuz.

Ben neredeyim fotoğraftaki yüz nerde,
Korkuyorum ateş düştü,
Aynadaki bana bakan yüze…