sevdam bir inci

Dolu dolu gözlerimde parladın inci tanem Sevdan bir kor yüreğimde hep yandı inci tanem
Şu yaralı gönlümün dermanıdır sözlerin Dermanısın vuslata hasret olan güllerin
Sevdasısın bugünlerin,yarınların,dünlerin İsmini bu deli gönlüm hep andı inci tanem Sevdanla bu yüreğim hep yandı inci tanem

Hicran ateşiyle hep yansam da için için Şikayetçi değilim çekerim senin için
Nedeni yok bu sevdanın sorulmaz ki ne için Ezelden yazıldı gönlümüze bu sevdan inci tanem

Dolu dolu gözlerimde parladın inci tanem Sevdan bir kor yüreğimde hep yandı inci tanem

28 Nisan 2010 Çarşamba

“Kur’an’la büyük cihad”

Resulullah’ın (s) bizim için şahid-model kılınan mücadele sünnetini ve Mekke’de vahyin ilk muhatabı olan Kur’an neslinin örnekliğini izleyerek, Kur’an’ın aydınlatıcı, kurtarıcı mesajını merhametle en yakınlarımızdan başlayarak tüm insanlara ulaştırmak, vahyin tebliğ ve şahidliğini yapmak suretiyle sağlanacak toplumsal değişimle tevhidi adalet sistemine zemin hazırlamaktır.
Bizler işte bu Kur’ani, tevhidi mücadele yolundaki, tavizsiz, ilkeli ve uzun soluklu yürüyüşümüzü istikrarlı ve azimli bir biçimde sürdürürken, zalim şirk sistemi içinde, zulümatın daha koyu tonlarından daha gri tonlarına, daha zalim ve baskıcı bir şirk sisteminden, görece daha adil ve daha özgürlükçü şirk sistemine geçiş anlamındaki sistem içi değişim çabası içinde olanları da, tüm insanlara Allah’ın lütfettiği temel hak ve özgürlüklere riayete, zulümleri kaldırmaya, haksızlıklara son vermeye çağırmalı, bu istikamette adım atıldığında da, onlara ve şirk sistemine eklemlenmeden zulmü kaldırma yönündeki çabalarında takdir ve teşvik etmeliyiz.

Keşke Müslüman Olsaydık ....


الَرَ تِلْكَ آيَاتُ الْكِتَابِ وَقُرْآنٍ مُّبِينٍ
رُّبَمَا يَوَدُّ الَّذِينَ كَفَرُواْ لَوْ كَانُواْ مُسْلِمِينَ *ذَرْهُمْ يَأْكُلُواْ وَيَتَمَتَّعُواْوَيُلْهِهِمُ الأَمَلُ فَسَوْفَ يَعْلَمُونَ
Elif, Lâm, Râ, Bunlar, kitabın O apaçık olan Kur'an'ın ayetleridir.
Gün gelecek, kâfirler «keşke Müslüman olsaydık» diyeceklerdir.
Bırak onları yesinler, dünya nimetlerinden yararlansınlar ve ihtirasları ile oyalansınlar, ilerde gerçeği öğreneceklerdir. Hicr 1-2-3



Müslümanlar

Allah insanı yaratmış ve ona sorumluluk yüklemiştir. Bu sorumluluk yeryüzünde Allah’ı ve onun hakkını unutturmaya çalışan şeytana ve onun yandaşlarına karşı verilen mücadele olarak özetlenebilir. 

Şeytan Allah’ı unutturduğu insanlara; ya yemeği, içmeyi, eğlenmeyi, kısacası tüketerek gününü gün etmeyi bir amaç olarak göstermiş veya kazanmayı menfaat elde etmeyi, sömürmeyi bir yol olarak önüne sunmuş veyahutta onları hakikati anlamaktan uzak tutacak umutlara bağlamış, onların batıl ve sapkın ümitlerini kendilerine hoş göstermiştir. 

Bundan dolayı da insanların birçoğu şeytanın yönlendirdiği karanlık gündemlerin peşinden sürüklenmektedir. Bu karanlık yollardan her biri bir diğerini yargılamakta, suçlu görmekte cedelleşmekte ve böylece toplumlar yaratılış gayelerinin gerektirdiği hakiki gündemlerine dönememektedirler. 

Bu karanlık gündemlerin zülümatı ancak Hakkın ortaya konmasıyla aydınlığa kavuşabilir. 
Hak ortaya konmadan insanlar zulüm gündemlerinin arasında sıkışıp kalırlar ve gün gelir onlar için tek seçenek kalır o da zulümlerden zulüm gardiyanlardan gardiyan beğenmek olur.

Hakkın ortaya konulmasında ise ilk ve tek görevli olanlar Müslümanlardır. 

Çünkü onlar dünyada Allah’ın hâkimiyetini ikrar etmişler ve kula kul olmayı değil, Allah’a kul olmayı tercih etmişlerdir. 
Çünkü onlar hakkı hak olarak bilirler, şeytanın ve onun insanları kandırmak için kullandığı vesveselerin farkındadırlar. 
Çünkü Allah onlara fitne kalmayıp din yalnız Allah’ın oluncaya kadar mücadele etme görevi vermiştir.

26 Nisan 2010 Pazartesi

Güvenmeyeceksin Aşka ......





İnsanların yüreğindeki

Acı dolu gerçeği
Bilmek mi istiyorsun
Bu rüzgara kapılmaktan korkmuyor musun

Tek başına karanlık odadaki çocuk gibi 

Meraklı korku dolu bakışlar değil anlattığım
Neyse ya es geç
Aslında tümüyle bir macerayım

Ziyafet çeken bir sokak çocuğunu

Bazende elinde balonuyla bir bebeği düşün
Demek istediğim o işte
Fakat anlatılmaz bir cümleyle

Hani gitmek istersin uzaklara

" Elveda " dersin anılara
Yüreğindeki " Gitme ! " diyen ses benim
Ama bana çok inanma , bırakıp gidebilirim

İster hainde ister melek

Aşk dediğin tehlikeli bir oyun demek
Bazen cüretkar davranıp
İsteriz onu yenebilmek

Tozlu raflardan çıkan kitabın 

Bir şairin satırlarıyım ben
Ama oku oku bitmez destanım
O anlatılan rüya gibi masallarım

Tükenmez diyipte biten bir kalem

Bazende yaşa yaşa bitmeyenim ben
Ah ! Ne sahtekarım
Onca insanı kandırdım

" Olmaz ! " deme asla 

İyi düşün , bunu unutma
Cennetin dünyadaki şubesini
Her an onunla yaşa

Tuzaktan Kurtulan bir kelebeğin

Çiçeklere konuşuyum ben
Yalnız ben bal üretmem
Bitince herşey gözyaşındır hediyem

Bir demet sevgi mi istediğin

Aman be , günü gelince biteceğim
Kumbarasını açan çocuk gibi
Heyecan neşe ve sevincim

Düşünmeye değer aslında

Belkide Uzun bir rüya
Fakat kabuslardan kaçmanın yolu
Koskoca bir sevda

20 Nisan 2010 Salı

Kalpte öyle boşluk vardır ki



«Kalpte öyle boşluk vardır ki, o boşluğu ancak Allah’a yönelmek doldurabilir. Ve onda öyle bir ıssızlık vardır ki, onu ancak Allah’a iman etmenin lezzeti giderebilir. Yine onda öyle bir hüzün vardır ki, onu ancak Allah’ı bilmenin kazandıracağı sevinç ve gerçek bir ihlas giderebilir, yine onda öyle bir hasret ateşi vardır ki, o ateşi ancak Allah’ın emir ve yasaklarına rıza göstermek, mahşer gününe kadar O’nun kaza ve kaderine sabretmek söndürebilir.»

MUTLULUK



MUTLULUK

Gerçek Mutluluk, insanın ruhunun ve kalbinin tadacak olduğu mutluluktur. İnsana bu mutluluğu faydalı ilim ve onun güzel meyveleri kazandırır. Bu, durum ve şartlar ne olursa olsun devamlı olan bir mutluluktur. Yani insanoğlunun hayat yolculuğunun üç merhalesi olan; dünya hayatı, kabir hayatı ve âhiret hayatında kendisine eşlik edecek olan bir mutluluktur. İnsanoğlu bu mutlulukla yüksek derecelere ulaşarak olgunlaşır.

Bu,Mutluluk mal ve mülkün kaybedildiği yerde bunların yerini alarak insanı teskin eder. Bu mutluluğu tatmayan ne bunun kadrini bilir, ne de onu elde edebilmek için onun peşine düşer. İnsanların çoğu, biraz sabır ciddiyet gerektirdiği için bu mutluluğu aramayı düşünmezler. Bu saadet (Mutluluk) diğer bütün saadet çeşitlerinin tersine gerçekten büyük ciddiyet ve gayret gerektirmektedir. Zira diğer saadet çeşitleri insanın nasibi ile ilgili olup bazen miras ve hibe yoluyla istemeyene bile nasip olabilir.

İlim mutluluğuna gelince buna ancak gayretli olan, isteğinde ve niyetinde sadık olanlar nail olabilirler.

Kıymetli şeylerin etrafı daima aşılması zor duvarlarla çevrilmiştir. Gerçek saadete ulaşmak için bu saadetin etrafındaki aşılması gereken duvarları aşarak meşakkat köprüsünü geçmek lazımdır. Geçici zevkleri ve rahatı seçenler elbette bu mutluluğa ulaşamazlar. İnsanların çoğu bu mutluluğun lezzetini ve kadrini bilmezler. Şayet İnsanlar bunun kıymetini bilmiş olsalardı bunu elde etmek için en büyük savaşları yapmaya hazır olurlardı. Yukarıda belirttiğimiz gibi, bu saadet yapılması nefse hoş gelmeyen şeylerle çevrilmişdir. ve insanlar zorlukların arkasındaki güzellikleri bilmediklerinden zahmete katlanıp bu saâdete ulaşmayı göze alamazlar. Burada şunu da söyleyelim; bu hedefe ancak Allah’ın fazlı kereminden nasibi olan insanlar ulaşabileceklerdir. Bu nasipte gayret olmadan gelip insanı bulmaz.

Bilinmelidir ki, Allah’a yönelmek saâdetin asıl kaynağıdır. Kaynağını Allah’a yönelişten almayan her türlü saadet gerçek saadet olmaktan uzaktır.Gerçek mutluluğa ulaşmak isteyen kişi bütün sevgisi, itaati, alçak gönüllülüğü, umudu, korkusu, zikri, duası vesaire ibadetleriyle tamamen Allah’a yönelmelidir. Kulun hakikatini oluşturan kalp ve ruh ancak Allah’ı anmakla huzura kavuşur. Allah’ı anmaksızın gerçekleşen her türlü Mutluluk geçici ve eksiktir.


«Kalpte öyle boşluk vardır ki, o boşluğu ancak Allah’a yönelmek doldurabilir. Ve onda öyle bir ıssızlık vardır ki, onu ancak Allah’a iman etmenin lezzeti giderebilir. Yine onda öyle bir hüzün vardır ki, onu ancak Allah’ı bilmenin kazandıracağı sevinç ve gerçek bir ihlas giderebilir, yine onda öyle bir hasret ateşi vardır ki, o ateşi ancak Allah’ın emir ve yasaklarına rıza göstermek, mahşer gününe kadar O’nun kaza ve kaderine sabretmek söndürebilir.»


Biliniz ki, tevhidî inancın ve bu inanç doğrultusunda insanın bilgi, beceri, kültürünü ve ilmini artırmasının insanın mevcut sıkıntılarından kurtulup huzura kavuşmasında büyük önemi vardır. Müslüman, kendisine Allah’ın Resûlünün o huzurlu hayatını örnek almalıdır. Bunun için de onun yaşantısını bize ulaştırmış olduğu ilahi risaleyi iyi bir şekilde bilmeye ihtiyaç vardır. İşte kalplere huzur ve ferahlık veren, ehlini en güzel ahlak ve yaşantıya ulaştıran ilim bu ilimdir.

Bu ilmi kazandıktan sonra ciddi bir şekilde amel etmelisin! 
Seni yaratana tevekkül etmelisin! Hayata gül! 
Hayatı mümin kardeşlerinle paylaşarak mutluluğun zirvesinde olanlarla beraber ol! Unutma ki mutluluğun zirvesine sen de ulaşabilirsin! 
Şayet bir zorlukla karşılaşırsan öncelikle ona gülümse! Kalbinde umutsuzluğa kesinlikle yer verme! Sakın ola ki bağrını yeyip bitirecek olan çekemezlik hastalığına kapılma! 
Bütün iyiliklerini boşa çıkartacak olan hasede düşmeden Allah’ın senin için taksim etmiş olduğu rızka razı ol! 
Şâyet bu yolu takip edersen gerçekten dünya ve âhirette sahihlerin ve ilim ehlinin kavuşmuş olduğu saâdete kavuşacaksın. 
Bu saâdet öyle bir saâdettir ki, şâyet zenginler, makam sahipleri ve sultanlar bu saadetin lezzetini bilseler silah kuşanarak bunu elde etmek için savaşırlardı.

“Dünyada öyle bir cennet vardır, ki o cennete giremeyen âhiret cennetine giremez.”

“Düşmanlarım bana ne yapabilirler ki!? Benim cennetim ve bahçem kalbimdedir. Ben bu cennet ve bahçemle yola çıktım. Onlar beni asla bırakmazlar. Hapsedilmek (Rabbimle) baş başa kalmamdır, öldürülmem şahâdettir, yurdumdan çıkartılmam seyahate çıkmamdır.”

Allah"ım!...





Allah"ım!...


Senin huzurunda, yerlere kapanıyoruz, yani biz topraktanız ve yine toprak olacağız, başımızı secdeden kaldırıyoruz, yani ölümden sonra bir daha dirilecek ve yaptığımız her şeyin hesabını senin huzurunda vereceğimiz inancındayız.


Secde, bizde kulluk ve alçakgönüllülük ruhunu uyandırır.


Ve bu hâl, senin, her şeyden daha fazla beğendiğin manevî bir hâldir.


Sen, bizim gibi günahkâr kulların, alnını toprağa koyup "ya rab, ya rab" diyerek seni çağırmasını ve senin de bize cevap vererek, bizleri affetmeni seviyorsun.


Sen, salih ve halis kullarının "ya rab, ya rab" haykırışlarına cevap olarak melekleri, velilerinin işleriyle görevlendirmeyi seviyorsun.


Teşehhüde oturmamız; Allah"ın birliğine ve Peygamber"in risaletine şehadet etmemizdir.


Selâmımız; Resulullah"ı, salih kulları, melekleri ve bütün müminleri selâmlayıp onları methetmektir.


Allah"ım!... Ey rahim olan Allah"ım, namazlarımızı kabul eyle; bizi, senin üzerimizde olan hakkını idrak edip emirlerine hakkıyla itaat eden kullarından eyle

18 Nisan 2010 Pazar





Bilirim de söyleyemem..

Her güne yeni bir çentik atıyorum duvara..
Attığım her çentik tutsaklıktan kurtulmayı beklemek değil..
Tutsaklığımın değerini bilmek için..
Ve ben sana âşıkken tutsaklığı bilirim sevgilim, hürken esareti!
Bağımsızken bağlanmayı bilirim gizli bir iple..
Ve sensiz geçirdiğim günleri bilirim ben..
Şimdiyse bir mum gibi e...ritiyorum o günleri..
Sıcak çayda şeker gibi..



Ve bir papatya falınla mutlu olmayı bilirim ben..
Her seni seviyor çıktığında..
Bazen yalnız olsam da benimle olduğunu bilirim en zor anlarımda..
Ve iç geçirmeyi bilirim ben âşıkları görürken kol kola..
Seni özlemeyi bilirim ben,özlerken senin aklımdan çıkmayışını..
Ve tüm günümü seninle geçirme hayalini..
Her özel günde hediye almayı fakat onları sana verememeyi bilirim..


Ve ben senle başladım sevmeye sevgilim..
Bu yüzden sevmeyi bilmem ben..
Ben yalnız seni sevmeyi bilirim..
Bilirim de söyleyemem..

16 Nisan 2010 Cuma

Bana bir resim çiz ....





Bana bir resim çiz ;

Koşan ama sol tarafındaki ağırlıktan kaçamayan ,
O ağırlığın altında ezilirken ,
Çığlıkları duyulmayan insanlar olsun içinde ..
Sessiz çığlıkları çiz bana !

Bana bir resim çiz ;

Simsiyah bir sahnede , siyah
bir perde olsun ,
Perdenin açılmasıyla ümitsizlik
dans etsin ,
Kapkaranlık sahnede mutluluğun
ve yalnızlığın son oyununu oynasınlar
sonsuza değin..

Sonsuzluğu çiz bana !

15 Nisan 2010 Perşembe

Dualarımı kabul buyur, Rabbim ...



Âlemlerin Rabbi Yüce Allah’a, O’nun ilmi adedince hamd ve şükür; beşeriyetin medar-ı iftiharı Peygamber Efendimiz’e, âline ve ashabına okyanuslardaki su damlacıkları sayısınca salât ü selam ediyor; bu âciz kulun dualarına da icabet edileceği recâsıyla bir kez daha ellerimi açıp “Amin!” diyorum:
Allahım, beni, bütün mü’min kardeşlerimi, mü’mine bacılarımı ve arkadaşlarımı kurbiyetinin halaveti ve üns esintileriyle rızıklandır. Eziyet ve ızdırap veren saiklerden halas eyle. Sen benim Rabb-i Rahimimsin; ben ise Senin zavallı ve boynu tasmalı bir kapıkulunum. Evliya ve asfiyaya lütuf buyurduğun faziletleri bana ve benimle beraber bulunanlara da nasip et. Allahım, akıbet açısından hayırlı olan dualarımı kabul buyur; beni emel ve ümitlerimde hüsrana uğratma. İnsî ve cinnî hasımlarımı da Sana havale ediyorum, düşmanlık yapanların haklarından gel.
Allahım, işte ben mücrim kulun, pek çok hata ve günaha bulaşmış ellerimi kaldırıyor ve Sana yalvarıyorum. Senden talepte bulunmaya yüzüm olmasa da, âsî ve günahkâr birinin suçluluğu içinde ve mahcubiyetten kısılmış sesimle Sana halimi arz ediyorum.
Allahım, hakkındaki hüsn-ü zannıma göre bana muamele ve mukabelede bulun; bağışla beni; ey yegâne merhamet sahibi Rahman ü Rahîm ve ey tevbeye koşan günahkârları mağfiret buyuran Gaffâr u Settâr bendeni rahmetinle yarlığa. Dünyada ve ukbada Sensin dostluğuna güvenilen Yüce Mevlâ ve Sensin kendisine ümit bağlanan Mürtecâ.
Allahım! Niyazımın sonunda mukarrebliğin zirvesi Efendimiz Hazreti Muhammed’e, ihlas burcunun kahramanları olan aile halkına ve yol arkadaşlarına salât ü selam ediyor; reca duygusuyla dopdolu olarak bir kez daha rahmet-i ilahiyene sığınıyor; gerçek güç ve kuvvetin sadece Senden olduğunun şuuru içinde “Lâ havle velâ kuvvete illâ billah” unvanlı Cennet hazinenden sürpriz hediyeler bekliyorum.
Dualarımı kabul buyur, Rabbim

Dualarıma içtenlik ver, ey Rabbim



Dualarıma içtenlik ver, ey Rabbim

Her ihtiyacımı sana muhatap olma vesilesi eyle
Fısıltılarımı da, iç çekişlerimi de,suskunluklarımı da dua diye kabul eyle
Her duamda sonsuz yakınlığını hissetmeyi, 

hiç bitmez ihsanını tatmayı nasip eyle

Rabbim, bana beni Sen verdin
Verdiğin yüzünden Senden yüz çevirenlerden eyleme beni
Rabbim, elimdekiler Senin elindendir
Elimdekiler yüzünden Seni unutanlardan eyleme beni

Bu fani hayatımı ebedi hayatın başlangıcı eyle
Kalbimi sana kul olmakla ihya eyle
Kulluğumu daim eyle...

Hatalarımı Sana yakınlaşma vesilesi eyle
Günahlarımı da Sana yönelme bahanesi eyle
Pişmanlıklarımı Senin kapına yüz sürme sebebi eyle...

İnandığım gibi yaşat beni
Seni görür gibi yaşat beni
Senin nazarında sahih eyle imanımı..

İnsan İmtihan Olmaktadır ...




Mümin, karşılaştığı her olayı Allah'ın özel olarak, imtihan kastıyla karşısına çıkardığını bilmeli, Allah'a tevekkül etmeli ve O'nun rızasına uygun olan en güzel tavrı göstermelidir.

Her şeyi hikmetle yaratan Allah tüm evreni insanın hizmetine vermiştir. Rabbimiz, Güneş Sistemi'nden atmosferdeki oksijen oranına, etinden sütünden faydalandığımız hayvanlardan suya ve daha nicelerine kadar kainattaki tüm varlıkları insanın yaşamına hizmet edecek şekilde yaratmıştır. Bu gerçek ortadayken, insan hayatının bir amacı olmadığını düşünmek, büyük bir cehalet olur. Elbette insanın bir yaratılış amacı vardır ve Allah bu amacı şöyle açıklar:


"İnsanları yalnızca bana ibadet etsinler diye yarattım." (Zariyat Suresi, 56)


İnsanların sadece az bir kısmı bu yaratılış amacını kavrar ve buna uygun olarak yaşar. Allah, dünya üzerindeki yaşamımızı, bu amaca uyup uymadığımızı denemek için yaratmıştır. Allah'a gönülden kulluk edenlerle, O'na isyan edenler bu dünyada Allah'ın imtihanı neticesinde ortaya çıkacaklardır. İnsana verilen tüm imkanlar (bedeni, duyuları, malları.) bu imtihan içindir. Bir ayette Allah şöyle buyurur:


"Şüphesiz Biz insanı, karmaşık olan bir damla sudan yarattık. Onu deniyoruz. Bundan dolayı onu işiten ve gören yaptık." (İnsan Suresi, 2)

Nerdesin Sen ....




geceleyin bir ses böler uykumu,
içim ürpermeyle dolar "-nerdesin?"
arıyorum yıllar var ki ben onu
aşıkıyım beni çağıran o sesin..

gün olur sürüyüp beni derbeder
bu ses rüzgarlara karışır gider
gün olur peşimden yürür beraber
ansızın haykırır bana "-nerdesin?"

bütün sevgileri atıp içimden
varlığımı yalnız o'na verdim ben
elverir ki bir gün bana derinden
ta derinden bir gün bana gel desin....

Bir Gizem Bakışların ...






Bir gizemdi bakışların 
soru işaretleri yüklenmiş 
kırılmış köprünün ayağı 
yol kapanmış belki 
iyot kokusu takıldı 
soru işareti çengeline 
düştü suya 
bir rüzgar öpüşü 
bir dalga teninde .....

Kanatlandı sözcüklerim 
deniz feneri ışığı ayaklandı 
kıpırdadı süt limanlığı 
dinginliğimin,ağırdan 
elin eridi elimde 
uyuştum soluk alışlarında 
gözlerinde şiirsellik 
mutlu gemiler yanaştı limana 
anlamlı imgeler aktı 
dudaklarının kıvrımından bana ....

Kahve gözlerin kısıldı 
bir köz düştü bahtiyarlığıma 
pembelere büründü ağaçlar 
köpük köpüktü 
bir hırka,bir çatal çaldı beni 
art arda vuruldum 
çoğaldın tümcelerimde ....

SENİN YANINDIR .....




Nereye gidersem gideyim inan
DÖNDÜGÜM her yer SENİN YANINDIR
Ben bir pervaneyim ateşte yanan
SÖNDÜGÜM her yer SENİN YANINDIR

Gideyim uzaga..gelen yakına..
Un edersin beni SEVDA çarkına
Belkide senin hiç gelmez aklına
ANDIGIM her yer SENİN YANINDIR

Gurbete yol tutsam orada sensin
Bir yaprak dal tutsam orasa sensin
Çicekten bal tutsam orada sensin
KONDUGUM her yer SENİN YANINDIR

Mazide dolaşsam ben adım,adım
Sen olursun yine benim kanadım
Benimde bu imiş işte muradım
YANDIGIM her yer SENİN YANINDIR

13 Nisan 2010 Salı

Aşk İLE .....



Aşık ki;
Sevdiği
uğruna elinde baltasıyla, şekle, şelale meydan okuyandır!..
Ve yüreklerdeki Firavun saltanatına elindeki baltayı
savurandır!..
Ve gönlündeki putları bir bir
kırandır!..

Aşık
ki, gönlünde En Sevgiliye
putsuz bir saray kurandır!!!..

Ya (hz) İbrahim
ol kurban et kalbindeki (hz) İsmail'leri
o Kabe'nin Rabb...ine!..
Ya da
(hz) İsmail ol teslimiyet
göster Rabbinin emrine!..
Kurban vesile olsun ateşten eminliğine!!!..

AŞK da
tıpkı ELİF gibidir!..
ELİF gibi TEK!..
ELİF gibi
NURLUDUR!!!..

İnşaAllah derse
Yaratılan; inşa eder Yaratan!

VEFA ...




Yüce Mevlâ (cc) ehl-i Vefâ’yı, Allah sadakat gösterenleri, sadakatleri sebebiyle mükâfatlandıracaktır (Ahzap 24), şeklinde müjdeliyor…


Lügatin sevgide ve sözde durma, bağlılık gösterme diye tercüme ettiği vefa kelimesi, minnettarlık, sadakat ve istikamet gibi vasıfların hepsinde, bir kumaşın iki yüzünden biri olmak gibi ayniyet ifadesi taşır.


Vefa, islâmi şiarlardan biri ve belki de en esaslısıdır.

Gerçi islam nazarında esasların esası imandır.
Fakat imanın aynı zamanda bir vefakarlık tezahürü olduğu da muhakkaktır.

Zira vefa, ahde riayet, yani verilen sözde durmadır. İmanda, ruhlar aleminde Rabb’i (cc) tasdik ve ikrara bu dünyada sadakat gösterilmesi, yani netice itibariyle bir vefakarlıktır.


Verdiği sözde duran, yaptığı anlaşmaya bağlı kalan en büyük insan şüphesiz Hz. Muhammed (sav) Efendimiz’dir.

Bu hususta dostunu da, düşmanını da ayırt etmemiştir. Dostuna verdiği bir sözde durup, onu yerine getirdiği gibi, düşmanlarıyla yaptığı anlaşmaya da sadık kalmış, her ne pahasına olursa olsun, aykırı hareket etmemiştir.

Peygamberliğinden önce ticarî hususta bir dostuna verdiği sözü tutmak için üç gün beklediği meşhurdur. O adam unutup gelmediği halde, “nasıl olsa artık gelmez” diyerek çekip gitmemiştir. Verdiği sözde durmanın en müstesna örneğini vermiştir…


Allah’ın Rasûlü (sav) en sıkışık ve en zor şartlar altında bulunsa dahi, verilen sözde durmayı, netice kendisinin aleyhine de olsa hiçbir surette vefâsızlık göstermemeyi önemle tavsiye etmiştir.

Vefalı Sevdalının ..Vefasız Sevgilisi




Rüzgarda savrulan kuru bir yaprak gibi şimdiler de gönlüm,
Yorgunum, bıraktım kendimi
Bir oyana bir buyana savruluyorum
Düşüncelerim savruluyor, ben savruluyorum

Başımı kaldırıp gökyüzüne bakıyorum;
Hep böyle gri miydi?
Ve böylesine soğuk
Bilmiyorum

Gökyüzü mü böylesine karanlık,
Yoksa yüreğim mi yıldızları görmemeye inatlı?
Bilmiyorum ?
Güller, uzanmış gökyüzüne, damlalarını bekliyor hasretle;
Gelse de okşasa bizi

Peki ya ey gönlümdeki Gonca,
Sen ne haldesin?
Gözlerin nemli, boynun bükük mü?
Sancıyor mu yüreğin bu mücrime?
Utanıyor musun halimden?

Affet
mi seni , affet yüreğimdeki Gonca,
Affet mi seni  ki
kirli köklerin , gözyaşımla sulanmakta

Eylül Bakışlım ...




Baharda gelmedin yazda gelseydin
Ah benim hazanım eylül bakışlım
Nasıl sevdiğimi sen de bilseydin
Ah benim hazanım eylül bakışlım

Bak bütün güzelliklerin tümü sende
Bak sende gülümsüyor en amansız özlemler
Unut bir yerde bensiz olduğunu, çaresiz
Ayrılıklar sevenlerle yücelir
Hadi sil gözlerini
Gülsene! ..

Bakma sen yağmurların sağnak döküldüğüne
Bakma sen gecelerin karanlığına
Bu pembe umut sütten de beyaz
Bu senli hayal gülden de kırmızı
İşte renk renk çiçekleri aşkımızın
Görsene! ..

Bir Dost Yanı Başında ...




Bir uzantı yüreğimden sana
Görülmeyen duyulmayan
Sadece hissedebileceğin

Algılamak zor olmasa gerek
Bakışlar duruşlar çözelti olduğunda
Hani vardır ya sıkılırsın
Yalnızlığınla baş edemediğin anlar olur

Olur ki ararsın bir dost
Bir yaren
Önemsediğin
Sohbet edebileceğin

Belki de sadece sesini duyup
Yüreğini tanımak istediğin
Birlikte gün sıkıntısını
Atabileceğin

Başka ne istenir ki
Bir dost yanı başında
Sıkıntısını acısını birlikte tattığın
Birlikte Ağlayıp gülebildiğin

Paylaşmak esastır dostla
Her demi birlikte sonsuza ...

Vav'ım...


Heyhat!
Nefeslerinin yangınlarında bir tenim.
Huzura vardığımda
Getirdiğim
Bil
ki;
Bir demet gül misali
Vav'ım...

12 Nisan 2010 Pazartesi

Bahar Gözlüm Dağçiçeğim...




Sen bu dağların sevda türküsüsün bahar gözlüm, denizlerin mavisi, bulutların beyazısın. 
Çatlamış toprağın bağrına düşen bir damla su’sun. 
Ne zaman bahar gelse, yağmur yağmur çiçek açar gökyüzünde sesin.

Ben sonbaharın yorgun yanık türküsüyüm oysa, 
sarıya çalar rengim, 
rüzgarlar estikçe savurur gider yapraklarımı uzak diyarlara.
Sonbaharda kar yağar üzerime, üşür ömrüm. 

 Yalnızlık kocaman bir dağ olup büyür gözlerimde. 
Gitme sevdamsın! 
Gidersen rotası belli olmayan gemiler alıp götürür umutlarımı ulaşamıyacağım yerlere...


Sen gülüşünde baharın ilk sevincini, gözlerinde göğün uçuk mavisini taşıyorsun!.. 
Baharın kokusudur yeryüzüne dağılan temiz nefesin. Yaşamak bir su gibi berrak yüzünün aydınlığında, 
bir köy türküsü gibi içli ve hilesiz dağçiçeğim...

İNSAN NEDEN KORKUYOR ...........




İnsanların çoğu kaybetmekten korktuğu için, 
sevmekten korkuyor ,
Sevilmekten korkuyor, k

endisini sevilmeye layık görmediği için ,
Düşünmekten korkuyor,

sorumluluk getireceği için ,
Konuşmaktan korkuyor, 

eleştirilmekten korktuğu için , korkuyor....

Duygularını ifade etmekten korkuyor, 

reddedilmekten korktuğu için ,
Yaşlanmaktan korkuyor, 

gençliğinin kıymetini bilmediği için ,
Unutulmaktan korkuyor, 

dünyaya iyi bir şey vermediği için ,

Ve ölmekten korkuyor 

 aslında yaşamayı bilmediği için...

9 Nisan 2010 Cuma

Yok Mu Temizlenmek İsteyen...





"Kulun, tövbesinin tam olarak gerçekleşmesi, Allah'a dönüşünün güzel olması ve günahları iyiliklere çevrilen kimselerden sayılması için, gerçekten eski
hâlini değiştirmesi ve yeni hayatı benimsemesi gerekmektedir. Eğer insandaki bu değişme dünyada olursa, kötü ameller iyi amellere çevrilmektedir. Bunu şu ayetten anlıyoruz:

"Gerçek şu ki insanlar kendi iç dünyalarını değiştirmeden Allah onların durumunu değiştirmez." Ra'd, 13/11


Demek ki insanlar, içlerindeki bir kötülüğü iyiliğe çevirdiklerinde, kötü halleri iyiliklere çevrilmiş olur ve bu durumda şu ayetin müjdesi gerçekleşir:

"Ancak tövbe ve iman edip salih amel işleyenlerin Allah, kötülüklerini iyiliğe çevirir. Allah çok affedici ve çok acıyandır." Furkan 25/70.

Gerçek pişmanlık, önceki kötü duruma dönmemek ve eldeki vakitleri boş yere harcamamaktır.

Ariflerden Ebu Süleyman ed-Dârânî (k.s), der ki:

"Akıllı bir kimse, kalan ömründe, sadece daha önceki ibadet ve taatsız geçirdiği vakitlerine ağlasa, bu onu ölene kadar hüzün içinde ağlatmaya yeterdi. Kalan ömrünü, önceki gibi cehalet ve gafletle geçiren kimsenin hâli nasıl olur, düşünün!"

Tövbe eden kimse, boşa geçen günlerine üzülmeli, kalan ömründe de ilahî emirlere ciddi olarak sarılıp yasaklardan uzaklaşmalıdır. Bunların tamam olması ancak, her işinde sağlam ilme göre hareket etmesi ve salih amellere sarılmasıyla mümkündür. O zaman, Allahu Teala'nın övdüğü şu kimselerden olur:

"Kötülüğü iyilikle giderirler" Ra'd, 13/22 Yani, daha önce yapmış oldukları kötülükleri, işledikleri yeni hayırlarla giderip temizlerler. Bu durumla ilgili olarak, Rasulullah (s.a.v) Efendimiz, Ebu Zerr'e hitaben şöyle buyurmuştur:

"Bir kötülük işlediğin zaman, ondan sonra hemen bir iyilik yap. Gizli günaha karşı gizlice, açık olana karşı da açıkça hayır yap ki onu temizlesin." Ahmed, K. Zühd, No: 27; Münâvî, Feyzu'l-Kadir, No: 763.

Rasulullah (s.a.v), Muaz b. Cebel'e (r.a) yaptığı bir vasiyyetinde de:
"Kötülüğün peşinden bir iyilik yap ki, onu temizlesin." Tirmizî, Birr, 55; Dârimî, Rikak, 74; Ahmed, Müsned, V, 153, 158 buyurmuştur.

Yukarıda saydığımız vasıfta tövbe eden bir kimse, salihler arasına girer.Nitekim Allahu Teala, bir ayet-i kerimede:

"İman edip salih ameller işleyenleri, hiç şüphesiz, salihlerin arasına katarız." Ankebut 29/9 buyurmuştur.


Sonra tövbe eden kimseye gücü yettiği kadar, daha önce elinden kaçırdığı fırsatları ve zayi ettiği vakitlerini telafî için hayırlarda koşması ve bu şekilde salihlerden olmaya çalışması gerekir. İşte bu makama çıktığında, Mevla'sının huzuruna layık bir kul olur. O zaman Allahu Teala, onu muhafaza ve himayesine alır. Nitekim, ayet-i kerimede:

"O, salihleri dost edinip işlerini üstlenir." A'raf 7/196 buyrulmuştur...

YA RABBİ sen GAFURU’R RAHİMSİN




YA RABBİ
Bir hadisi kutsinde"Benim kulum bir iyiliği içinden geçirirse ,bir mani sebebiylede niyet ettiği düşüncesini gerçekleştiremezse ; o kulum için o düşüncesinden dolayı bir sevap yazarım.Eğer bir kötülüğü içinden geçirirse ve yapmazsa ona günah yazmam.Eğer o fenalığı,günahı işlerse ona sadece bir günah yazarım."buyurdun.
YA RABBİ MUHAMMED ümmetine bu lütfünden dolayı sana hamd ederiz.

KUR’ANI KERİM’inde buyurdunki; "Cenabı ALLAH’a azabından korkarak ve kabul olmasından sevap umarak dua ediniz.Muhakkak ki Cenabı ALLAH ‘ ın Rahmeti Muhsin kullarına yakındır" buyurdun.

Peygamber SallALLAHü Aleyhisselam efendimizde şöyle buyurdular."Kabul olacağına kati olarak inandığınız halde Cenabı ALLAH’a dua ediniz ve bilinizki gafil bir kalpten sadır olan duayı Cenabı ALLAH asla kabul etmez....

Sizden her hangi biriniz dua ettiği zaman istediğini büyültsün .Çünkü hiçbir şey Cenabı Hakkın kudret ve kuvvetine nisbetle büyük değildir."buyurdular.

YA RABBİ ne kadar büyük bir duamda olsa senin İlahi kudretinin yanında hiçtir ve verilmesinde senin için hiçbir zorluk yoktur.

YA RABBİ hadisi kutsinde buyurdunki;"ALLAH ‘u teğala buyurdu;Ben kulumun benim hakkımdaki zan ve itikatına göreyim.Hakkımda nasıl isterse öyle itikat etsin...Bir kulum bana ellerini açarak dua ederse ben o elleri mağfiretsiz geri çevirmekten haya edirim....Ben kulumun bana karşı olan hüsnü zannındayım.Beni andığı zaman onunla beraberim.Beni kendi nefsinde yalnız başına zikrederse Bende onu kendi nefsimde zikrederim.Beni kalabalık bir cemaat içinde zikrederse,Bende onu ı kalabalıktan daha hayırlı bir cemaat içinde anarım....Mümin kulum bana bir karış yaklaşırsa bende ona bir Arşın yaklaşırım.O bana bir Arşın yaklaşırsa bende ona bir kulaç yaklaşırım.O bana yürüyerek gelirse bende ona koşarım...Günahları affetmeye kadir olduğumu bilen kimsenin günahı her ne kadar olursa olsun Af ederim.onu bağışlarım yeter ki
Bana şirk koşmasın "buyurmuştun.

Araf suresinin 14. ve 15. ayetlerinde;"şeytan;Bana kıyamete kadar mühlet ver demişti.Sende ona ; Sen mühlet verilenlerdensin demiştin.

Zümer suresinin 53.ayetinde"De ki ; Ey kendilerine karşı günahta aşırı giden kullarım;ALLAH ‘ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin .Çünkü Cenabı ALLAH bütün günahları bağışlayandır. Şüphesiz ki O çok bağışlayan çok esirgeyendir" buyurdun.

Ey Lütfu sonsuz olan ALLAH’ım ,Biz senden nasıl ümit keselim nasıl tereddüte düşelim ,Zira sen GAFURU’R RAHİMSİN
Ey Lütfu sonsuz olan ALLAH’ım ,Biz senden nasıl ümit keselim nasıl tereddüte düşelim ,Zira sen GAFURU’R RAHİMSİN
Ey Lütfu sonsuz olan ALLAH’ım ,Biz senden nasıl ümit keselim nasıl tereddüte düşelim ,Zira sen GAFURU’R RAHİMSİN

Dualarımızı kabul eyle YA RABBİ,



YA RABBİ dualarımızı;

Mekke şehrinde Kabe-,
Muazzamanın içinde okunan dualar gibi,
Kabe-i Muazzamanın duvarlarının etrafında okunan dualar gibi,Hacerül evsedi öperken eller ve yüzler sürerken okunan dualar gibi ,
Altın oluğun altında okunan dualar gibi ,
Hatımın içinde okunan dualar gibi,
Haceri Es-ad başında okunan dualar gibi,
Rükn-i Yemanide okunan dualar gibi ,
Haceri Es-ad ve Rükn-i Yemani arasında okunan dualar gibi,
Tavaflarda okunan dualar gibi ,
Hacerül Evsedi istilam ederken okunan dualar gibi,
Makam-ı İbrahimin ardında okunan dualar gibi,
Zemzemi şerifte ve kapısında etrafında okunan dualar gibi,
Safa da mervede ve ikisinin arasında okunan dualar gibi,
Arafatta, 
Arafatta Cebeli Rahme’de ,
Arafatta Metbah-ı Ademde,
Mescidi İbrahimde,
Mescid-i Hayf’da ,
Cenneti muallada,Cenneti Bakia’da ,
Mescid-i Haza’da 
,Müzdelife ve minanın her tarafında ,
Meş’rül Haramda okunan dualar gibi,
Kubbe-i hadranın ilk göründüğünde okunan dualar gibi ,
Cemreyi kusuaya’ada,
Cemreyi Vustaya’da şeytan taşlarken okunan dualar gibi, 
Medineyi münevverenin mescidlerinde,
Medineyi Münevverenin her yerinde ,
okunan dualar gibi,

Dualarımızı kabul eyle YA RABBİ,
Dualarımızı kabul eyle YA RABBİ,
Dualarımızı kabul eyle YA RABBİ.

KORU BENİ ÖTELERE ERİŞTİR....