sevdam bir inci

Dolu dolu gözlerimde parladın inci tanem Sevdan bir kor yüreğimde hep yandı inci tanem
Şu yaralı gönlümün dermanıdır sözlerin Dermanısın vuslata hasret olan güllerin
Sevdasısın bugünlerin,yarınların,dünlerin İsmini bu deli gönlüm hep andı inci tanem Sevdanla bu yüreğim hep yandı inci tanem

Hicran ateşiyle hep yansam da için için Şikayetçi değilim çekerim senin için
Nedeni yok bu sevdanın sorulmaz ki ne için Ezelden yazıldı gönlümüze bu sevdan inci tanem

Dolu dolu gözlerimde parladın inci tanem Sevdan bir kor yüreğimde hep yandı inci tanem

28 Nisan 2010 Çarşamba

“Kur’an’la büyük cihad”

Resulullah’ın (s) bizim için şahid-model kılınan mücadele sünnetini ve Mekke’de vahyin ilk muhatabı olan Kur’an neslinin örnekliğini izleyerek, Kur’an’ın aydınlatıcı, kurtarıcı mesajını merhametle en yakınlarımızdan başlayarak tüm insanlara ulaştırmak, vahyin tebliğ ve şahidliğini yapmak suretiyle sağlanacak toplumsal değişimle tevhidi adalet sistemine zemin hazırlamaktır.
Bizler işte bu Kur’ani, tevhidi mücadele yolundaki, tavizsiz, ilkeli ve uzun soluklu yürüyüşümüzü istikrarlı ve azimli bir biçimde sürdürürken, zalim şirk sistemi içinde, zulümatın daha koyu tonlarından daha gri tonlarına, daha zalim ve baskıcı bir şirk sisteminden, görece daha adil ve daha özgürlükçü şirk sistemine geçiş anlamındaki sistem içi değişim çabası içinde olanları da, tüm insanlara Allah’ın lütfettiği temel hak ve özgürlüklere riayete, zulümleri kaldırmaya, haksızlıklara son vermeye çağırmalı, bu istikamette adım atıldığında da, onlara ve şirk sistemine eklemlenmeden zulmü kaldırma yönündeki çabalarında takdir ve teşvik etmeliyiz.

Keşke Müslüman Olsaydık ....


الَرَ تِلْكَ آيَاتُ الْكِتَابِ وَقُرْآنٍ مُّبِينٍ
رُّبَمَا يَوَدُّ الَّذِينَ كَفَرُواْ لَوْ كَانُواْ مُسْلِمِينَ *ذَرْهُمْ يَأْكُلُواْ وَيَتَمَتَّعُواْوَيُلْهِهِمُ الأَمَلُ فَسَوْفَ يَعْلَمُونَ
Elif, Lâm, Râ, Bunlar, kitabın O apaçık olan Kur'an'ın ayetleridir.
Gün gelecek, kâfirler «keşke Müslüman olsaydık» diyeceklerdir.
Bırak onları yesinler, dünya nimetlerinden yararlansınlar ve ihtirasları ile oyalansınlar, ilerde gerçeği öğreneceklerdir. Hicr 1-2-3



Müslümanlar

Allah insanı yaratmış ve ona sorumluluk yüklemiştir. Bu sorumluluk yeryüzünde Allah’ı ve onun hakkını unutturmaya çalışan şeytana ve onun yandaşlarına karşı verilen mücadele olarak özetlenebilir. 

Şeytan Allah’ı unutturduğu insanlara; ya yemeği, içmeyi, eğlenmeyi, kısacası tüketerek gününü gün etmeyi bir amaç olarak göstermiş veya kazanmayı menfaat elde etmeyi, sömürmeyi bir yol olarak önüne sunmuş veyahutta onları hakikati anlamaktan uzak tutacak umutlara bağlamış, onların batıl ve sapkın ümitlerini kendilerine hoş göstermiştir. 

Bundan dolayı da insanların birçoğu şeytanın yönlendirdiği karanlık gündemlerin peşinden sürüklenmektedir. Bu karanlık yollardan her biri bir diğerini yargılamakta, suçlu görmekte cedelleşmekte ve böylece toplumlar yaratılış gayelerinin gerektirdiği hakiki gündemlerine dönememektedirler. 

Bu karanlık gündemlerin zülümatı ancak Hakkın ortaya konmasıyla aydınlığa kavuşabilir. 
Hak ortaya konmadan insanlar zulüm gündemlerinin arasında sıkışıp kalırlar ve gün gelir onlar için tek seçenek kalır o da zulümlerden zulüm gardiyanlardan gardiyan beğenmek olur.

Hakkın ortaya konulmasında ise ilk ve tek görevli olanlar Müslümanlardır. 

Çünkü onlar dünyada Allah’ın hâkimiyetini ikrar etmişler ve kula kul olmayı değil, Allah’a kul olmayı tercih etmişlerdir. 
Çünkü onlar hakkı hak olarak bilirler, şeytanın ve onun insanları kandırmak için kullandığı vesveselerin farkındadırlar. 
Çünkü Allah onlara fitne kalmayıp din yalnız Allah’ın oluncaya kadar mücadele etme görevi vermiştir.

26 Nisan 2010 Pazartesi

Güvenmeyeceksin Aşka ......





İnsanların yüreğindeki

Acı dolu gerçeği
Bilmek mi istiyorsun
Bu rüzgara kapılmaktan korkmuyor musun

Tek başına karanlık odadaki çocuk gibi 

Meraklı korku dolu bakışlar değil anlattığım
Neyse ya es geç
Aslında tümüyle bir macerayım

Ziyafet çeken bir sokak çocuğunu

Bazende elinde balonuyla bir bebeği düşün
Demek istediğim o işte
Fakat anlatılmaz bir cümleyle

Hani gitmek istersin uzaklara

" Elveda " dersin anılara
Yüreğindeki " Gitme ! " diyen ses benim
Ama bana çok inanma , bırakıp gidebilirim

İster hainde ister melek

Aşk dediğin tehlikeli bir oyun demek
Bazen cüretkar davranıp
İsteriz onu yenebilmek

Tozlu raflardan çıkan kitabın 

Bir şairin satırlarıyım ben
Ama oku oku bitmez destanım
O anlatılan rüya gibi masallarım

Tükenmez diyipte biten bir kalem

Bazende yaşa yaşa bitmeyenim ben
Ah ! Ne sahtekarım
Onca insanı kandırdım

" Olmaz ! " deme asla 

İyi düşün , bunu unutma
Cennetin dünyadaki şubesini
Her an onunla yaşa

Tuzaktan Kurtulan bir kelebeğin

Çiçeklere konuşuyum ben
Yalnız ben bal üretmem
Bitince herşey gözyaşındır hediyem

Bir demet sevgi mi istediğin

Aman be , günü gelince biteceğim
Kumbarasını açan çocuk gibi
Heyecan neşe ve sevincim

Düşünmeye değer aslında

Belkide Uzun bir rüya
Fakat kabuslardan kaçmanın yolu
Koskoca bir sevda

20 Nisan 2010 Salı

Kalpte öyle boşluk vardır ki



«Kalpte öyle boşluk vardır ki, o boşluğu ancak Allah’a yönelmek doldurabilir. Ve onda öyle bir ıssızlık vardır ki, onu ancak Allah’a iman etmenin lezzeti giderebilir. Yine onda öyle bir hüzün vardır ki, onu ancak Allah’ı bilmenin kazandıracağı sevinç ve gerçek bir ihlas giderebilir, yine onda öyle bir hasret ateşi vardır ki, o ateşi ancak Allah’ın emir ve yasaklarına rıza göstermek, mahşer gününe kadar O’nun kaza ve kaderine sabretmek söndürebilir.»

MUTLULUK



MUTLULUK

Gerçek Mutluluk, insanın ruhunun ve kalbinin tadacak olduğu mutluluktur. İnsana bu mutluluğu faydalı ilim ve onun güzel meyveleri kazandırır. Bu, durum ve şartlar ne olursa olsun devamlı olan bir mutluluktur. Yani insanoğlunun hayat yolculuğunun üç merhalesi olan; dünya hayatı, kabir hayatı ve âhiret hayatında kendisine eşlik edecek olan bir mutluluktur. İnsanoğlu bu mutlulukla yüksek derecelere ulaşarak olgunlaşır.

Bu,Mutluluk mal ve mülkün kaybedildiği yerde bunların yerini alarak insanı teskin eder. Bu mutluluğu tatmayan ne bunun kadrini bilir, ne de onu elde edebilmek için onun peşine düşer. İnsanların çoğu, biraz sabır ciddiyet gerektirdiği için bu mutluluğu aramayı düşünmezler. Bu saadet (Mutluluk) diğer bütün saadet çeşitlerinin tersine gerçekten büyük ciddiyet ve gayret gerektirmektedir. Zira diğer saadet çeşitleri insanın nasibi ile ilgili olup bazen miras ve hibe yoluyla istemeyene bile nasip olabilir.

İlim mutluluğuna gelince buna ancak gayretli olan, isteğinde ve niyetinde sadık olanlar nail olabilirler.

Kıymetli şeylerin etrafı daima aşılması zor duvarlarla çevrilmiştir. Gerçek saadete ulaşmak için bu saadetin etrafındaki aşılması gereken duvarları aşarak meşakkat köprüsünü geçmek lazımdır. Geçici zevkleri ve rahatı seçenler elbette bu mutluluğa ulaşamazlar. İnsanların çoğu bu mutluluğun lezzetini ve kadrini bilmezler. Şayet İnsanlar bunun kıymetini bilmiş olsalardı bunu elde etmek için en büyük savaşları yapmaya hazır olurlardı. Yukarıda belirttiğimiz gibi, bu saadet yapılması nefse hoş gelmeyen şeylerle çevrilmişdir. ve insanlar zorlukların arkasındaki güzellikleri bilmediklerinden zahmete katlanıp bu saâdete ulaşmayı göze alamazlar. Burada şunu da söyleyelim; bu hedefe ancak Allah’ın fazlı kereminden nasibi olan insanlar ulaşabileceklerdir. Bu nasipte gayret olmadan gelip insanı bulmaz.

Bilinmelidir ki, Allah’a yönelmek saâdetin asıl kaynağıdır. Kaynağını Allah’a yönelişten almayan her türlü saadet gerçek saadet olmaktan uzaktır.Gerçek mutluluğa ulaşmak isteyen kişi bütün sevgisi, itaati, alçak gönüllülüğü, umudu, korkusu, zikri, duası vesaire ibadetleriyle tamamen Allah’a yönelmelidir. Kulun hakikatini oluşturan kalp ve ruh ancak Allah’ı anmakla huzura kavuşur. Allah’ı anmaksızın gerçekleşen her türlü Mutluluk geçici ve eksiktir.


«Kalpte öyle boşluk vardır ki, o boşluğu ancak Allah’a yönelmek doldurabilir. Ve onda öyle bir ıssızlık vardır ki, onu ancak Allah’a iman etmenin lezzeti giderebilir. Yine onda öyle bir hüzün vardır ki, onu ancak Allah’ı bilmenin kazandıracağı sevinç ve gerçek bir ihlas giderebilir, yine onda öyle bir hasret ateşi vardır ki, o ateşi ancak Allah’ın emir ve yasaklarına rıza göstermek, mahşer gününe kadar O’nun kaza ve kaderine sabretmek söndürebilir.»


Biliniz ki, tevhidî inancın ve bu inanç doğrultusunda insanın bilgi, beceri, kültürünü ve ilmini artırmasının insanın mevcut sıkıntılarından kurtulup huzura kavuşmasında büyük önemi vardır. Müslüman, kendisine Allah’ın Resûlünün o huzurlu hayatını örnek almalıdır. Bunun için de onun yaşantısını bize ulaştırmış olduğu ilahi risaleyi iyi bir şekilde bilmeye ihtiyaç vardır. İşte kalplere huzur ve ferahlık veren, ehlini en güzel ahlak ve yaşantıya ulaştıran ilim bu ilimdir.

Bu ilmi kazandıktan sonra ciddi bir şekilde amel etmelisin! 
Seni yaratana tevekkül etmelisin! Hayata gül! 
Hayatı mümin kardeşlerinle paylaşarak mutluluğun zirvesinde olanlarla beraber ol! Unutma ki mutluluğun zirvesine sen de ulaşabilirsin! 
Şayet bir zorlukla karşılaşırsan öncelikle ona gülümse! Kalbinde umutsuzluğa kesinlikle yer verme! Sakın ola ki bağrını yeyip bitirecek olan çekemezlik hastalığına kapılma! 
Bütün iyiliklerini boşa çıkartacak olan hasede düşmeden Allah’ın senin için taksim etmiş olduğu rızka razı ol! 
Şâyet bu yolu takip edersen gerçekten dünya ve âhirette sahihlerin ve ilim ehlinin kavuşmuş olduğu saâdete kavuşacaksın. 
Bu saâdet öyle bir saâdettir ki, şâyet zenginler, makam sahipleri ve sultanlar bu saadetin lezzetini bilseler silah kuşanarak bunu elde etmek için savaşırlardı.

“Dünyada öyle bir cennet vardır, ki o cennete giremeyen âhiret cennetine giremez.”

“Düşmanlarım bana ne yapabilirler ki!? Benim cennetim ve bahçem kalbimdedir. Ben bu cennet ve bahçemle yola çıktım. Onlar beni asla bırakmazlar. Hapsedilmek (Rabbimle) baş başa kalmamdır, öldürülmem şahâdettir, yurdumdan çıkartılmam seyahate çıkmamdır.”

Allah"ım!...





Allah"ım!...


Senin huzurunda, yerlere kapanıyoruz, yani biz topraktanız ve yine toprak olacağız, başımızı secdeden kaldırıyoruz, yani ölümden sonra bir daha dirilecek ve yaptığımız her şeyin hesabını senin huzurunda vereceğimiz inancındayız.


Secde, bizde kulluk ve alçakgönüllülük ruhunu uyandırır.


Ve bu hâl, senin, her şeyden daha fazla beğendiğin manevî bir hâldir.


Sen, bizim gibi günahkâr kulların, alnını toprağa koyup "ya rab, ya rab" diyerek seni çağırmasını ve senin de bize cevap vererek, bizleri affetmeni seviyorsun.


Sen, salih ve halis kullarının "ya rab, ya rab" haykırışlarına cevap olarak melekleri, velilerinin işleriyle görevlendirmeyi seviyorsun.


Teşehhüde oturmamız; Allah"ın birliğine ve Peygamber"in risaletine şehadet etmemizdir.


Selâmımız; Resulullah"ı, salih kulları, melekleri ve bütün müminleri selâmlayıp onları methetmektir.


Allah"ım!... Ey rahim olan Allah"ım, namazlarımızı kabul eyle; bizi, senin üzerimizde olan hakkını idrak edip emirlerine hakkıyla itaat eden kullarından eyle

18 Nisan 2010 Pazar





Bilirim de söyleyemem..

Her güne yeni bir çentik atıyorum duvara..
Attığım her çentik tutsaklıktan kurtulmayı beklemek değil..
Tutsaklığımın değerini bilmek için..
Ve ben sana âşıkken tutsaklığı bilirim sevgilim, hürken esareti!
Bağımsızken bağlanmayı bilirim gizli bir iple..
Ve sensiz geçirdiğim günleri bilirim ben..
Şimdiyse bir mum gibi e...ritiyorum o günleri..
Sıcak çayda şeker gibi..



Ve bir papatya falınla mutlu olmayı bilirim ben..
Her seni seviyor çıktığında..
Bazen yalnız olsam da benimle olduğunu bilirim en zor anlarımda..
Ve iç geçirmeyi bilirim ben âşıkları görürken kol kola..
Seni özlemeyi bilirim ben,özlerken senin aklımdan çıkmayışını..
Ve tüm günümü seninle geçirme hayalini..
Her özel günde hediye almayı fakat onları sana verememeyi bilirim..


Ve ben senle başladım sevmeye sevgilim..
Bu yüzden sevmeyi bilmem ben..
Ben yalnız seni sevmeyi bilirim..
Bilirim de söyleyemem..

16 Nisan 2010 Cuma

Bana bir resim çiz ....





Bana bir resim çiz ;

Koşan ama sol tarafındaki ağırlıktan kaçamayan ,
O ağırlığın altında ezilirken ,
Çığlıkları duyulmayan insanlar olsun içinde ..
Sessiz çığlıkları çiz bana !

Bana bir resim çiz ;

Simsiyah bir sahnede , siyah
bir perde olsun ,
Perdenin açılmasıyla ümitsizlik
dans etsin ,
Kapkaranlık sahnede mutluluğun
ve yalnızlığın son oyununu oynasınlar
sonsuza değin..

Sonsuzluğu çiz bana !

15 Nisan 2010 Perşembe

Dualarımı kabul buyur, Rabbim ...



Âlemlerin Rabbi Yüce Allah’a, O’nun ilmi adedince hamd ve şükür; beşeriyetin medar-ı iftiharı Peygamber Efendimiz’e, âline ve ashabına okyanuslardaki su damlacıkları sayısınca salât ü selam ediyor; bu âciz kulun dualarına da icabet edileceği recâsıyla bir kez daha ellerimi açıp “Amin!” diyorum:
Allahım, beni, bütün mü’min kardeşlerimi, mü’mine bacılarımı ve arkadaşlarımı kurbiyetinin halaveti ve üns esintileriyle rızıklandır. Eziyet ve ızdırap veren saiklerden halas eyle. Sen benim Rabb-i Rahimimsin; ben ise Senin zavallı ve boynu tasmalı bir kapıkulunum. Evliya ve asfiyaya lütuf buyurduğun faziletleri bana ve benimle beraber bulunanlara da nasip et. Allahım, akıbet açısından hayırlı olan dualarımı kabul buyur; beni emel ve ümitlerimde hüsrana uğratma. İnsî ve cinnî hasımlarımı da Sana havale ediyorum, düşmanlık yapanların haklarından gel.
Allahım, işte ben mücrim kulun, pek çok hata ve günaha bulaşmış ellerimi kaldırıyor ve Sana yalvarıyorum. Senden talepte bulunmaya yüzüm olmasa da, âsî ve günahkâr birinin suçluluğu içinde ve mahcubiyetten kısılmış sesimle Sana halimi arz ediyorum.
Allahım, hakkındaki hüsn-ü zannıma göre bana muamele ve mukabelede bulun; bağışla beni; ey yegâne merhamet sahibi Rahman ü Rahîm ve ey tevbeye koşan günahkârları mağfiret buyuran Gaffâr u Settâr bendeni rahmetinle yarlığa. Dünyada ve ukbada Sensin dostluğuna güvenilen Yüce Mevlâ ve Sensin kendisine ümit bağlanan Mürtecâ.
Allahım! Niyazımın sonunda mukarrebliğin zirvesi Efendimiz Hazreti Muhammed’e, ihlas burcunun kahramanları olan aile halkına ve yol arkadaşlarına salât ü selam ediyor; reca duygusuyla dopdolu olarak bir kez daha rahmet-i ilahiyene sığınıyor; gerçek güç ve kuvvetin sadece Senden olduğunun şuuru içinde “Lâ havle velâ kuvvete illâ billah” unvanlı Cennet hazinenden sürpriz hediyeler bekliyorum.
Dualarımı kabul buyur, Rabbim

Dualarıma içtenlik ver, ey Rabbim



Dualarıma içtenlik ver, ey Rabbim

Her ihtiyacımı sana muhatap olma vesilesi eyle
Fısıltılarımı da, iç çekişlerimi de,suskunluklarımı da dua diye kabul eyle
Her duamda sonsuz yakınlığını hissetmeyi, 

hiç bitmez ihsanını tatmayı nasip eyle

Rabbim, bana beni Sen verdin
Verdiğin yüzünden Senden yüz çevirenlerden eyleme beni
Rabbim, elimdekiler Senin elindendir
Elimdekiler yüzünden Seni unutanlardan eyleme beni

Bu fani hayatımı ebedi hayatın başlangıcı eyle
Kalbimi sana kul olmakla ihya eyle
Kulluğumu daim eyle...

Hatalarımı Sana yakınlaşma vesilesi eyle
Günahlarımı da Sana yönelme bahanesi eyle
Pişmanlıklarımı Senin kapına yüz sürme sebebi eyle...

İnandığım gibi yaşat beni
Seni görür gibi yaşat beni
Senin nazarında sahih eyle imanımı..

İnsan İmtihan Olmaktadır ...




Mümin, karşılaştığı her olayı Allah'ın özel olarak, imtihan kastıyla karşısına çıkardığını bilmeli, Allah'a tevekkül etmeli ve O'nun rızasına uygun olan en güzel tavrı göstermelidir.

Her şeyi hikmetle yaratan Allah tüm evreni insanın hizmetine vermiştir. Rabbimiz, Güneş Sistemi'nden atmosferdeki oksijen oranına, etinden sütünden faydalandığımız hayvanlardan suya ve daha nicelerine kadar kainattaki tüm varlıkları insanın yaşamına hizmet edecek şekilde yaratmıştır. Bu gerçek ortadayken, insan hayatının bir amacı olmadığını düşünmek, büyük bir cehalet olur. Elbette insanın bir yaratılış amacı vardır ve Allah bu amacı şöyle açıklar:


"İnsanları yalnızca bana ibadet etsinler diye yarattım." (Zariyat Suresi, 56)


İnsanların sadece az bir kısmı bu yaratılış amacını kavrar ve buna uygun olarak yaşar. Allah, dünya üzerindeki yaşamımızı, bu amaca uyup uymadığımızı denemek için yaratmıştır. Allah'a gönülden kulluk edenlerle, O'na isyan edenler bu dünyada Allah'ın imtihanı neticesinde ortaya çıkacaklardır. İnsana verilen tüm imkanlar (bedeni, duyuları, malları.) bu imtihan içindir. Bir ayette Allah şöyle buyurur:


"Şüphesiz Biz insanı, karmaşık olan bir damla sudan yarattık. Onu deniyoruz. Bundan dolayı onu işiten ve gören yaptık." (İnsan Suresi, 2)

Nerdesin Sen ....




geceleyin bir ses böler uykumu,
içim ürpermeyle dolar "-nerdesin?"
arıyorum yıllar var ki ben onu
aşıkıyım beni çağıran o sesin..

gün olur sürüyüp beni derbeder
bu ses rüzgarlara karışır gider
gün olur peşimden yürür beraber
ansızın haykırır bana "-nerdesin?"

bütün sevgileri atıp içimden
varlığımı yalnız o'na verdim ben
elverir ki bir gün bana derinden
ta derinden bir gün bana gel desin....

Bir Gizem Bakışların ...






Bir gizemdi bakışların 
soru işaretleri yüklenmiş 
kırılmış köprünün ayağı 
yol kapanmış belki 
iyot kokusu takıldı 
soru işareti çengeline 
düştü suya 
bir rüzgar öpüşü 
bir dalga teninde .....

Kanatlandı sözcüklerim 
deniz feneri ışığı ayaklandı 
kıpırdadı süt limanlığı 
dinginliğimin,ağırdan 
elin eridi elimde 
uyuştum soluk alışlarında 
gözlerinde şiirsellik 
mutlu gemiler yanaştı limana 
anlamlı imgeler aktı 
dudaklarının kıvrımından bana ....

Kahve gözlerin kısıldı 
bir köz düştü bahtiyarlığıma 
pembelere büründü ağaçlar 
köpük köpüktü 
bir hırka,bir çatal çaldı beni 
art arda vuruldum 
çoğaldın tümcelerimde ....

SENİN YANINDIR .....




Nereye gidersem gideyim inan
DÖNDÜGÜM her yer SENİN YANINDIR
Ben bir pervaneyim ateşte yanan
SÖNDÜGÜM her yer SENİN YANINDIR

Gideyim uzaga..gelen yakına..
Un edersin beni SEVDA çarkına
Belkide senin hiç gelmez aklına
ANDIGIM her yer SENİN YANINDIR

Gurbete yol tutsam orada sensin
Bir yaprak dal tutsam orasa sensin
Çicekten bal tutsam orada sensin
KONDUGUM her yer SENİN YANINDIR

Mazide dolaşsam ben adım,adım
Sen olursun yine benim kanadım
Benimde bu imiş işte muradım
YANDIGIM her yer SENİN YANINDIR

13 Nisan 2010 Salı

Aşk İLE .....



Aşık ki;
Sevdiği
uğruna elinde baltasıyla, şekle, şelale meydan okuyandır!..
Ve yüreklerdeki Firavun saltanatına elindeki baltayı
savurandır!..
Ve gönlündeki putları bir bir
kırandır!..

Aşık
ki, gönlünde En Sevgiliye
putsuz bir saray kurandır!!!..

Ya (hz) İbrahim
ol kurban et kalbindeki (hz) İsmail'leri
o Kabe'nin Rabb...ine!..
Ya da
(hz) İsmail ol teslimiyet
göster Rabbinin emrine!..
Kurban vesile olsun ateşten eminliğine!!!..

AŞK da
tıpkı ELİF gibidir!..
ELİF gibi TEK!..
ELİF gibi
NURLUDUR!!!..

İnşaAllah derse
Yaratılan; inşa eder Yaratan!

VEFA ...




Yüce Mevlâ (cc) ehl-i Vefâ’yı, Allah sadakat gösterenleri, sadakatleri sebebiyle mükâfatlandıracaktır (Ahzap 24), şeklinde müjdeliyor…


Lügatin sevgide ve sözde durma, bağlılık gösterme diye tercüme ettiği vefa kelimesi, minnettarlık, sadakat ve istikamet gibi vasıfların hepsinde, bir kumaşın iki yüzünden biri olmak gibi ayniyet ifadesi taşır.


Vefa, islâmi şiarlardan biri ve belki de en esaslısıdır.

Gerçi islam nazarında esasların esası imandır.
Fakat imanın aynı zamanda bir vefakarlık tezahürü olduğu da muhakkaktır.

Zira vefa, ahde riayet, yani verilen sözde durmadır. İmanda, ruhlar aleminde Rabb’i (cc) tasdik ve ikrara bu dünyada sadakat gösterilmesi, yani netice itibariyle bir vefakarlıktır.


Verdiği sözde duran, yaptığı anlaşmaya bağlı kalan en büyük insan şüphesiz Hz. Muhammed (sav) Efendimiz’dir.

Bu hususta dostunu da, düşmanını da ayırt etmemiştir. Dostuna verdiği bir sözde durup, onu yerine getirdiği gibi, düşmanlarıyla yaptığı anlaşmaya da sadık kalmış, her ne pahasına olursa olsun, aykırı hareket etmemiştir.

Peygamberliğinden önce ticarî hususta bir dostuna verdiği sözü tutmak için üç gün beklediği meşhurdur. O adam unutup gelmediği halde, “nasıl olsa artık gelmez” diyerek çekip gitmemiştir. Verdiği sözde durmanın en müstesna örneğini vermiştir…


Allah’ın Rasûlü (sav) en sıkışık ve en zor şartlar altında bulunsa dahi, verilen sözde durmayı, netice kendisinin aleyhine de olsa hiçbir surette vefâsızlık göstermemeyi önemle tavsiye etmiştir.

Vefalı Sevdalının ..Vefasız Sevgilisi




Rüzgarda savrulan kuru bir yaprak gibi şimdiler de gönlüm,
Yorgunum, bıraktım kendimi
Bir oyana bir buyana savruluyorum
Düşüncelerim savruluyor, ben savruluyorum

Başımı kaldırıp gökyüzüne bakıyorum;
Hep böyle gri miydi?
Ve böylesine soğuk
Bilmiyorum

Gökyüzü mü böylesine karanlık,
Yoksa yüreğim mi yıldızları görmemeye inatlı?
Bilmiyorum ?
Güller, uzanmış gökyüzüne, damlalarını bekliyor hasretle;
Gelse de okşasa bizi

Peki ya ey gönlümdeki Gonca,
Sen ne haldesin?
Gözlerin nemli, boynun bükük mü?
Sancıyor mu yüreğin bu mücrime?
Utanıyor musun halimden?

Affet
mi seni , affet yüreğimdeki Gonca,
Affet mi seni  ki
kirli köklerin , gözyaşımla sulanmakta

Eylül Bakışlım ...




Baharda gelmedin yazda gelseydin
Ah benim hazanım eylül bakışlım
Nasıl sevdiğimi sen de bilseydin
Ah benim hazanım eylül bakışlım

Bak bütün güzelliklerin tümü sende
Bak sende gülümsüyor en amansız özlemler
Unut bir yerde bensiz olduğunu, çaresiz
Ayrılıklar sevenlerle yücelir
Hadi sil gözlerini
Gülsene! ..

Bakma sen yağmurların sağnak döküldüğüne
Bakma sen gecelerin karanlığına
Bu pembe umut sütten de beyaz
Bu senli hayal gülden de kırmızı
İşte renk renk çiçekleri aşkımızın
Görsene! ..

Bir Dost Yanı Başında ...




Bir uzantı yüreğimden sana
Görülmeyen duyulmayan
Sadece hissedebileceğin

Algılamak zor olmasa gerek
Bakışlar duruşlar çözelti olduğunda
Hani vardır ya sıkılırsın
Yalnızlığınla baş edemediğin anlar olur

Olur ki ararsın bir dost
Bir yaren
Önemsediğin
Sohbet edebileceğin

Belki de sadece sesini duyup
Yüreğini tanımak istediğin
Birlikte gün sıkıntısını
Atabileceğin

Başka ne istenir ki
Bir dost yanı başında
Sıkıntısını acısını birlikte tattığın
Birlikte Ağlayıp gülebildiğin

Paylaşmak esastır dostla
Her demi birlikte sonsuza ...

Vav'ım...


Heyhat!
Nefeslerinin yangınlarında bir tenim.
Huzura vardığımda
Getirdiğim
Bil
ki;
Bir demet gül misali
Vav'ım...

12 Nisan 2010 Pazartesi

Bahar Gözlüm Dağçiçeğim...




Sen bu dağların sevda türküsüsün bahar gözlüm, denizlerin mavisi, bulutların beyazısın. 
Çatlamış toprağın bağrına düşen bir damla su’sun. 
Ne zaman bahar gelse, yağmur yağmur çiçek açar gökyüzünde sesin.

Ben sonbaharın yorgun yanık türküsüyüm oysa, 
sarıya çalar rengim, 
rüzgarlar estikçe savurur gider yapraklarımı uzak diyarlara.
Sonbaharda kar yağar üzerime, üşür ömrüm. 

 Yalnızlık kocaman bir dağ olup büyür gözlerimde. 
Gitme sevdamsın! 
Gidersen rotası belli olmayan gemiler alıp götürür umutlarımı ulaşamıyacağım yerlere...


Sen gülüşünde baharın ilk sevincini, gözlerinde göğün uçuk mavisini taşıyorsun!.. 
Baharın kokusudur yeryüzüne dağılan temiz nefesin. Yaşamak bir su gibi berrak yüzünün aydınlığında, 
bir köy türküsü gibi içli ve hilesiz dağçiçeğim...

İNSAN NEDEN KORKUYOR ...........




İnsanların çoğu kaybetmekten korktuğu için, 
sevmekten korkuyor ,
Sevilmekten korkuyor, k

endisini sevilmeye layık görmediği için ,
Düşünmekten korkuyor,

sorumluluk getireceği için ,
Konuşmaktan korkuyor, 

eleştirilmekten korktuğu için , korkuyor....

Duygularını ifade etmekten korkuyor, 

reddedilmekten korktuğu için ,
Yaşlanmaktan korkuyor, 

gençliğinin kıymetini bilmediği için ,
Unutulmaktan korkuyor, 

dünyaya iyi bir şey vermediği için ,

Ve ölmekten korkuyor 

 aslında yaşamayı bilmediği için...

9 Nisan 2010 Cuma

Yok Mu Temizlenmek İsteyen...





"Kulun, tövbesinin tam olarak gerçekleşmesi, Allah'a dönüşünün güzel olması ve günahları iyiliklere çevrilen kimselerden sayılması için, gerçekten eski
hâlini değiştirmesi ve yeni hayatı benimsemesi gerekmektedir. Eğer insandaki bu değişme dünyada olursa, kötü ameller iyi amellere çevrilmektedir. Bunu şu ayetten anlıyoruz:

"Gerçek şu ki insanlar kendi iç dünyalarını değiştirmeden Allah onların durumunu değiştirmez." Ra'd, 13/11


Demek ki insanlar, içlerindeki bir kötülüğü iyiliğe çevirdiklerinde, kötü halleri iyiliklere çevrilmiş olur ve bu durumda şu ayetin müjdesi gerçekleşir:

"Ancak tövbe ve iman edip salih amel işleyenlerin Allah, kötülüklerini iyiliğe çevirir. Allah çok affedici ve çok acıyandır." Furkan 25/70.

Gerçek pişmanlık, önceki kötü duruma dönmemek ve eldeki vakitleri boş yere harcamamaktır.

Ariflerden Ebu Süleyman ed-Dârânî (k.s), der ki:

"Akıllı bir kimse, kalan ömründe, sadece daha önceki ibadet ve taatsız geçirdiği vakitlerine ağlasa, bu onu ölene kadar hüzün içinde ağlatmaya yeterdi. Kalan ömrünü, önceki gibi cehalet ve gafletle geçiren kimsenin hâli nasıl olur, düşünün!"

Tövbe eden kimse, boşa geçen günlerine üzülmeli, kalan ömründe de ilahî emirlere ciddi olarak sarılıp yasaklardan uzaklaşmalıdır. Bunların tamam olması ancak, her işinde sağlam ilme göre hareket etmesi ve salih amellere sarılmasıyla mümkündür. O zaman, Allahu Teala'nın övdüğü şu kimselerden olur:

"Kötülüğü iyilikle giderirler" Ra'd, 13/22 Yani, daha önce yapmış oldukları kötülükleri, işledikleri yeni hayırlarla giderip temizlerler. Bu durumla ilgili olarak, Rasulullah (s.a.v) Efendimiz, Ebu Zerr'e hitaben şöyle buyurmuştur:

"Bir kötülük işlediğin zaman, ondan sonra hemen bir iyilik yap. Gizli günaha karşı gizlice, açık olana karşı da açıkça hayır yap ki onu temizlesin." Ahmed, K. Zühd, No: 27; Münâvî, Feyzu'l-Kadir, No: 763.

Rasulullah (s.a.v), Muaz b. Cebel'e (r.a) yaptığı bir vasiyyetinde de:
"Kötülüğün peşinden bir iyilik yap ki, onu temizlesin." Tirmizî, Birr, 55; Dârimî, Rikak, 74; Ahmed, Müsned, V, 153, 158 buyurmuştur.

Yukarıda saydığımız vasıfta tövbe eden bir kimse, salihler arasına girer.Nitekim Allahu Teala, bir ayet-i kerimede:

"İman edip salih ameller işleyenleri, hiç şüphesiz, salihlerin arasına katarız." Ankebut 29/9 buyurmuştur.


Sonra tövbe eden kimseye gücü yettiği kadar, daha önce elinden kaçırdığı fırsatları ve zayi ettiği vakitlerini telafî için hayırlarda koşması ve bu şekilde salihlerden olmaya çalışması gerekir. İşte bu makama çıktığında, Mevla'sının huzuruna layık bir kul olur. O zaman Allahu Teala, onu muhafaza ve himayesine alır. Nitekim, ayet-i kerimede:

"O, salihleri dost edinip işlerini üstlenir." A'raf 7/196 buyrulmuştur...

YA RABBİ sen GAFURU’R RAHİMSİN




YA RABBİ
Bir hadisi kutsinde"Benim kulum bir iyiliği içinden geçirirse ,bir mani sebebiylede niyet ettiği düşüncesini gerçekleştiremezse ; o kulum için o düşüncesinden dolayı bir sevap yazarım.Eğer bir kötülüğü içinden geçirirse ve yapmazsa ona günah yazmam.Eğer o fenalığı,günahı işlerse ona sadece bir günah yazarım."buyurdun.
YA RABBİ MUHAMMED ümmetine bu lütfünden dolayı sana hamd ederiz.

KUR’ANI KERİM’inde buyurdunki; "Cenabı ALLAH’a azabından korkarak ve kabul olmasından sevap umarak dua ediniz.Muhakkak ki Cenabı ALLAH ‘ ın Rahmeti Muhsin kullarına yakındır" buyurdun.

Peygamber SallALLAHü Aleyhisselam efendimizde şöyle buyurdular."Kabul olacağına kati olarak inandığınız halde Cenabı ALLAH’a dua ediniz ve bilinizki gafil bir kalpten sadır olan duayı Cenabı ALLAH asla kabul etmez....

Sizden her hangi biriniz dua ettiği zaman istediğini büyültsün .Çünkü hiçbir şey Cenabı Hakkın kudret ve kuvvetine nisbetle büyük değildir."buyurdular.

YA RABBİ ne kadar büyük bir duamda olsa senin İlahi kudretinin yanında hiçtir ve verilmesinde senin için hiçbir zorluk yoktur.

YA RABBİ hadisi kutsinde buyurdunki;"ALLAH ‘u teğala buyurdu;Ben kulumun benim hakkımdaki zan ve itikatına göreyim.Hakkımda nasıl isterse öyle itikat etsin...Bir kulum bana ellerini açarak dua ederse ben o elleri mağfiretsiz geri çevirmekten haya edirim....Ben kulumun bana karşı olan hüsnü zannındayım.Beni andığı zaman onunla beraberim.Beni kendi nefsinde yalnız başına zikrederse Bende onu kendi nefsimde zikrederim.Beni kalabalık bir cemaat içinde zikrederse,Bende onu ı kalabalıktan daha hayırlı bir cemaat içinde anarım....Mümin kulum bana bir karış yaklaşırsa bende ona bir Arşın yaklaşırım.O bana bir Arşın yaklaşırsa bende ona bir kulaç yaklaşırım.O bana yürüyerek gelirse bende ona koşarım...Günahları affetmeye kadir olduğumu bilen kimsenin günahı her ne kadar olursa olsun Af ederim.onu bağışlarım yeter ki
Bana şirk koşmasın "buyurmuştun.

Araf suresinin 14. ve 15. ayetlerinde;"şeytan;Bana kıyamete kadar mühlet ver demişti.Sende ona ; Sen mühlet verilenlerdensin demiştin.

Zümer suresinin 53.ayetinde"De ki ; Ey kendilerine karşı günahta aşırı giden kullarım;ALLAH ‘ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin .Çünkü Cenabı ALLAH bütün günahları bağışlayandır. Şüphesiz ki O çok bağışlayan çok esirgeyendir" buyurdun.

Ey Lütfu sonsuz olan ALLAH’ım ,Biz senden nasıl ümit keselim nasıl tereddüte düşelim ,Zira sen GAFURU’R RAHİMSİN
Ey Lütfu sonsuz olan ALLAH’ım ,Biz senden nasıl ümit keselim nasıl tereddüte düşelim ,Zira sen GAFURU’R RAHİMSİN
Ey Lütfu sonsuz olan ALLAH’ım ,Biz senden nasıl ümit keselim nasıl tereddüte düşelim ,Zira sen GAFURU’R RAHİMSİN

Dualarımızı kabul eyle YA RABBİ,



YA RABBİ dualarımızı;

Mekke şehrinde Kabe-,
Muazzamanın içinde okunan dualar gibi,
Kabe-i Muazzamanın duvarlarının etrafında okunan dualar gibi,Hacerül evsedi öperken eller ve yüzler sürerken okunan dualar gibi ,
Altın oluğun altında okunan dualar gibi ,
Hatımın içinde okunan dualar gibi,
Haceri Es-ad başında okunan dualar gibi,
Rükn-i Yemanide okunan dualar gibi ,
Haceri Es-ad ve Rükn-i Yemani arasında okunan dualar gibi,
Tavaflarda okunan dualar gibi ,
Hacerül Evsedi istilam ederken okunan dualar gibi,
Makam-ı İbrahimin ardında okunan dualar gibi,
Zemzemi şerifte ve kapısında etrafında okunan dualar gibi,
Safa da mervede ve ikisinin arasında okunan dualar gibi,
Arafatta, 
Arafatta Cebeli Rahme’de ,
Arafatta Metbah-ı Ademde,
Mescidi İbrahimde,
Mescid-i Hayf’da ,
Cenneti muallada,Cenneti Bakia’da ,
Mescid-i Haza’da 
,Müzdelife ve minanın her tarafında ,
Meş’rül Haramda okunan dualar gibi,
Kubbe-i hadranın ilk göründüğünde okunan dualar gibi ,
Cemreyi kusuaya’ada,
Cemreyi Vustaya’da şeytan taşlarken okunan dualar gibi, 
Medineyi münevverenin mescidlerinde,
Medineyi Münevverenin her yerinde ,
okunan dualar gibi,

Dualarımızı kabul eyle YA RABBİ,
Dualarımızı kabul eyle YA RABBİ,
Dualarımızı kabul eyle YA RABBİ.

KORU BENİ ÖTELERE ERİŞTİR....

30 Mart 2010 Salı

GARİP DEĞİL Mİ ?????????????????????



Camiye bağışlamamız gerektiğinde bi 20 TL gözümüze ne kadar büyük gözüküyor. Alışverişe giderken aynı 20 TL ne kadar da küçük geliyor gözümüze. GARİP DEĞİL Mİ?

Allah yolunda bir saat çalışmak ne kadar uzun bir vakit olarak gözüküyor gözümüze. Balık tutma, futbol veya TV de dizi izlemek için harcamaya kalktığımızda, aynı vakit nasılsa kısa geliyor bize. GARİP DEĞİL Mİ?

Bir cüz Kuran okumak için ne kadar emek sarfediyoruz. Çok satan bir romanın ikiyüz sayfasını okumak ise, bizim için ne kadar kolay. GARİP DEĞİL Mİ?

Kuranın dediklerini sıkı sıkıya sorgularken, gazetelerin yazdığına nasılsa hemencecik inanıyoruz. GARİP DEĞİL Mİ?

Namaz kılarken okuyacağımız ayetleri şaşırabiliyoruz da, bir arkadaşımızla konuşurken bülbül gibi şakıyoruz. GARİP DEĞİL Mİ?

İslami bir faaliyete vakit ayarlamak ne kadar da zor oluyor. Başka bir sosyal etkinliğe ise vakit bulmak ne kadar da kolay oluyor. GARİP DEĞİL Mİ?

Bir iki Kuran ayetini ezberlemek için nasılda uzun bir zaman ve çaba gerekiyor. Bir şarkı ezberlemeyi ise az zamanda nasıl kolay başarıyoruz. GARİP DEĞİL Mİ?

Bir rahibe baştan ayağa örtündüğünde kendisini Allah yoluna adamış biri diye saygı görür. Tesettürlü bir Müslüman hanımı gördüklerinde ise aynı insanlar onun baskı altında olduğunu düşünürler. GARİP DEĞİL Mİ?

Bir batılı kadın dışarıda çalışmak yerine evini tercih ettiğinde, çocukları ve evi için kendinden fedakarlık eden biri olarak saygı görür. Ama aynısını bir Müslüman hanım yaptığında, böyle yapmakla özgürlüğünü kısıtladığı düşünülür. GARİP DEĞİL Mİ?

Bir çocuk herhangi bir konuda ciddi bir yoğunlaşma gösterdiğinde, bu çocukta iyi bir potansiyel var denilir. İslami konularda bilgi edinmeye çok mereklı bir çocuğa ise problemli nazarıyla bakılır. GARİP DEĞİL Mİ?

Bir Yahudi sakal bıraktığında inancının gereği olarak böyle yaptığı düşünülür. Aynısını yapan bir Müslüman ise; FANATİK, AŞIRI UÇ, YOBAZ muamelesi görür. GARİP DEĞİL Mİ?


Bir rahibe baştan ayağa örtündüğünde kendisini Allah yoluna adamış biri diye saygı görür. Tesettürlü bir Müslüman hanımı gördüklerinde ise aynı insanlar onun baskı altında olduğunu düşünürler. GARİP DEĞİL Mİ?

Bir batılı kadın dışarıda çalışmak yerine evini tercih ettiğinde, çocukları ve evi için kendinden fedakarlık eden biri olarak saygı görür. Ama aynısını bir Müslüman hanım yaptığında, böyle yapmakla özgürlüğünü kısıtladığı düşünülür. GARİP DEĞİL Mİ?


Bir hristiyan militanı birini öldürürse, işlediği cinayeti ile mensup olduğu din arasında bir ilinti kurulmaz. Ama bir Müslüman bir suç işlediğinde, O kişiden önce dini sanık sandalyesine oturtulur. GARİP DEĞİL Mİ?

Ve bütün bunlara rağmen, İslamiyet yeryüzünde en hızlı yayılan dindir. GARİP DEĞİL Mİ???

Sizce de GARİP DEĞİL Mİ ?????????????????????

Hayranım sana...





Hayranım sana
Yüzümde acı bir hüznün gölgesi,
Bir de dudağımda kaçamak bir tebessüm.
Saçlarım dağınık,
Savrulduğumuz rüzgarda yönüm sen.
Bakışlarım sahipli sahipliliğine...


Korkmuyorum ruhumdaki fırtınada boğulmaktan 
karanlıkta yollarımı kaybetmekten



Seni bekleyerek yaşlandığımı hissediyorum,
Bir deniz feneri asaletinde parlıyor geleceğin an'ları..


Lakin...


Dedim ya az önce de:



Yüzümde acı bir hüznün gölgesi,
Bir de dudağımda kaçamak bir tebessüm.


Karşıma senli geçmiş zamanlar geliyor: Sana seni anlatabileceğim kelime:


Hayranım sana!


Tam kelimelerin kifayetsizliğinden yakınacakken sana gelen;
Kabul ediyorum:


Aciz olan benim aşkıma bile.


Biliyorum kurtarırsın beni sen ışığım, deniz fenerim ışığım, sana aşığım.


Bir de sana bilmediğin bir şey söyleyeyim:



Hayranım sana

Yar Uyku tutmadı Sen Tut/sana Beni




Sen hep ''Şah'' kalsana yüreğimin
orta yerinde…
Bir birine dolanan sözlerime inat
çöz sadece sana beni
Bak ! Avuç dolusu kor
devrik kelam’la geldim gözlerinin
ben bakan dirhemine
Akıtmadan sev sadece sana beni yar…

Yol olursam can diye sana
Sen harf harf düşermisin içime ey sevgili
Sukut olup sussam sana
Sen üstüne giyer misin sessiz kelimelerimi
Kurban etsem ben kendimi özlemine
adim adim akla kara hallerimi
Sen temize çeker misin beni
kendinde yar ?

Sabıka kaydı kabarık yüreğime sen bir
tahliye tebessüm der misin…

Dikiş tutmayan bakışlarda harap olan iniltilerimi
keser merhem sürer misin bendeki dehlizine yar…
Bırak üstümü çizsin bir avuç aciz gölge !
Sen kendinle bana bir yol çizer misin ?
Geçmiş zaman kussada kafiyesiz ezber bozan
sitemler üstümüze
İçtenlikle bir gözün kapalı düşer misin bana yar
Baksana yar
Talan edilmiş iklimlerde gönlümün sen yani

Kalbin teğet geçmeden askına mahkum hürriyetimi
Sen yazsana beni fethi zor bakışlarınla yar
Yar yeminler olsun nakarata gerek yok
Bir kerecik çalsana beni kendine
Ey sevgili ayaz tutmuş heybeme dolansana kendi ellerinle
Düşersek aşk düşersek aşk olur muyuzsenle?

Söylesene Ey Sevgili
Ölür/müsün Bende…
Öldürür müsün Beni Kendinde… ?
Eğildim geçebilersen geçsene benden yar

Hem ne fark eder ki
Nasılsa
Ölürsek aşk…
Yaşarsak aşk değil miyiz seninle
( Yar Uyku tutmadı Sen Tut/sana Beni )

Aşkın gönlüme son dem .......



Bak bahar gelmiş dallara.
Çicekler bile kocaman.
Serilmiş gözler önüne.
Ne gizlileri var ne saklıları.
Senin sende saklama inadın niye.

Çık ortaya yaşa baharı çık.
Kış girmeden bir daha aramıza.

Cemre düştü havama.
Cemre düştü tenimin topragına.
Cemre düştü gözyaşı olukarıma.
Bak sıcagım şimdi.
Çık gel.
Bende kendini yaşamaya.

Sen gittin ya.
Gel git sevdalar koydum yerine.
Sen koydum yüregime gitsende.
Sevdan canımdan topraga benle.
Senle bitsin bu ömür.
Aşkın gönlüme son demse....

29 Mart 2010 Pazartesi

Üzülme...Yıkılma...Ağlama...



Üzülme... Yıkılma... Ağlama... Sakın..

O'ndan iste...

Umudunun tükendiğinde,
Çaresizlik içinde kıvrandığında,
Herkes seni terk ettiğinde,
Hayatın çıkmaza girdiğinde,
Sana yardım edecek birini,
Seni dinleyecek bir dost aradığında,
Etrafına baktığında,
Kimselerin olmadığını farkedeceksin belki...

Ama...
Üzülme... Yıkılma... Ağlama...
Sana yardım edecek bir dostun var...
Seni senden daha iyi bilen,
Senin çektiklerini gören,
Sana senden daha yakın olan...

Kim dediğini duyar gibiyim...
İşte bu seni yaradan Rabbin...
O'nu sev...
O'na sarıl...
Bil, öğren, yaşa O'nun sevgisini...

Sen Rabbine bir adım yaklaştığında,
Rabbin sana on adım yaklaşır...
O seni asla yarı yolda bırakmaz,
O senin daima kalbinde olarak,
Senin ona ibadet etmeni,
Dua etmeni, istemeni bekler...

Çünkü O,
Kendisine yapılan ibadeti,
Kendisine yönelen duayı,
Hiçbir eli ve gözyaşını geri çevirmez...
Bekler ki kulum bana dua etsin,
İstesin benden...

Haydi o zaman,
Aç ellerini ve Rabbin ALLAH'a dua et ki,
O da sana yardım etsin...

Aşkım sen Ol Allah'ım,


Sensin her zaman yanımda olan,dar zamanlarımda yüreğimin yankılarini duyan...
Sensin karanlıklar ortasında dolunaylar gibi kalbime doğan..
Sen benden cansın,SEN hayatıma anlamsın..

geceleri buram -buram tüten hıçkırıklarımdan,bütün arayışlarımda,dalgalı bir
denizin ortasında çırpınan ruhumda ,Sensin gökkubbemin rengarenk gökkuşağı...
özüm Sensin,Tebessum ettiğimde Sen benim gülümsemensin..
Sen benim yüreğimsin,beni hakiki seven Sensin..
ellerimin,gözlerimin,yüreğimin mimarı!

her bir zerrenmin nakışlarında,sanatından bir emareyim..
gözlerime Nurundan ışıklar vermeseydin,şu kainat tablosunu göremeyecekti
gözlerim.
sevgiyi kalbime ilham etmeseydin,Seni sevmenin güzelliğini,sonsuz acizliğimle
bilemeyecekti yüreğim..
gözlerime ağlamak nimetini vermeseydin,gözyaşının kalbimle olan dostluğundan
bi-haber kalacaktı gözlerim..
her gün güneş olup aydınlattın semaları,karanlıkta bırakmadın umutlarım..
Ey cömertlerin En cömerti!
Rezzak isminle donattın afakımı,Settar isminle örttün ayıplarımı,
Tevvab isminle her defasında kabul ettin tevbelerimi...
"Yine Gel"!dedin..tekrar geldim ,sana geldim Allah'ım!
Vedud olan Sensin seven sensin,senden başka kimim var ki,kapısına gideyim?
aşkınla kuşat,aşkından mahrum kalmış naçar yüreğimi..
baharım Sen ol sevgili.!Hazanda bırakma,yapraklarım dökülüyor..
Gülüstanım sen ol Ey Sevgili!

Ey ellerimden tutanım.!Sana kavuşmak çıktığım bu sevdalı yolculukta sarp
yokuşları çıkarma karşıma..

ey fukara yüreğimin Rahmeti sonsuz Sevgilisi!
Beni sana sürünerek değil,koşarak getir..

uzattım ellerimi,bırakma beni.toprağımda Nurun ol,cennetimde gülüm ol!
Elim sen ol Allah'ım!Kolum kanadım,dilim damağım,tek güvenim dayanağım,sahibim Sen ol...
Ayım güneşim,Gözyaşım tebessümüm,Sen ol..
Geldım işte kapına,Aşkının fukarasıyım.


Aşkım sen Ol Allah'ım,


Aşkım Sen...

Hey gidi hırçın rüzgar




Hey gidi hırçın rüzgar
neden bu kadar acımasızca vuruyorsun pencereme
sen de mi intikam alıyorsun benden aklınca
oysa benim gözlerim sende değil
hep aralık bıraktıgım kapımda
o gelecek
gıcırdatarak silecek 
ölüm sessizliğini odamdan...

çek git şimdi , dövünme deli deli, 
insafsızca vurma kendini oradan oraya
yalnızlığımı da al git buralardan...

gizli bir mektup sıkıştrayım cebine
git onun kapısını döv usulca
gözyaşlarımı gotür
o yağmuru çok sever bilirim
penceresinden sız içeri
bir su gibi avuçlasın beni
ellerinden kalbine sızayım ...


git rüzgar, al gel onu...
onsuz ellerim buz...

Fısıltıyı dinle veya taşı bekle....

“Hiçbir zaman yasamın içinden, seni durdurmak ve dikkatini çekmek için birilerinin taş atmasına mecbur kalacağı kadar hızlı geçme. Allah ruhumuza fısıldar ve kalbimizle konuşur. Bazen, onu dinlemek için vaktimiz olmuyorsa, bize taş fırlatmak zorunda kalır. Fısıltıyı dinle veya taşı bekle.”

AKIL NİMETİ ....




Her gün yeni bir şeyler öğreniyoruz şu yaşam denizinde. Yolun sonu bittiğinde öğreneceğiz en büyük hayat dersini. Şu zaman ne de çabuk geçmiş. Her şey dün değil miydi? Az önce yaşamış gibiydim her şeyi...

Hayatımızdaki en büyük gerçeğin ölüm olduğunu ne zaman anlıyoruz? Sevdiklerimizi bizden alıp götürdüğünde anlıyoruz. O da kısa süreli oluyor. Ne zamanki bizim kapımızda ölüm meleği kendi gerçeğimizi görüyoruz.

Bugün ne öğrendim?

Bugün aklın çok büyük bir nimet olduğunu bir kez daha anladım...

26 Mart 2010 Cuma

NAMAZ VE EZAN.. AŞK KALDIMI BİZDE ??????????????



Kendi kendimize şöyle bir düşünüp soralım ve samimi olarak cevap verelim; 

Bir Müslüman olarak namazı sevebiliyor muyuz? Her zaman için namazı seven bir insan mıyız? Namaz vakti gelse, ezan okunsa, namaz kılsam, canım namaz kılmak istiyor diyor muyuz hiç?
Midemizin açlık hissettiği ve bir şeyler yemek istediği gibi günün belirli vakitlerinde namazın açlığını hissedip namaz kılma arzusu geliyor mu içimizden? 


Karnımız iyice acıktığı zaman yanımızdakilerin konuştuklarını anlamaz duruma gelerek aklımızı yemeğe taktığımız gibi, namaza olan açlığımızdan dolayı da aynı durum meydana geliyor mu, kafamızı namaza taktığımız oluyor mu ?

Bazen canımız bir şey istediğinden dolayı belirli bir öğün olmadığı halde mutfağa girip bir şeyler atıştırdığımız gibi, farz olan vakitlerin dışında gönlümüz namaz kılmak istiyor mu, durup dururken iki rekât namaz kıldığımız oluyor mu? Sözü uzatmadan söyleyelim ALLAH Teala ile beraber olmayı arzu ediyor muyuz?


Ezan sesi bizde nasıl bir etki yapıyor, ezanı duyduğumuzda çok müthiş bir müjdeli haber almışçasına gözlerimizin ışığı parıldıyor mu? Ezanın sözlerini tahlil ettiğimiz oluyor mu, tekbirler, tevhidler ve şehadetler kulağımıza ulaştığında ruhumuzun derinliklerine kadar ulaşıyor mu?


Biraz sonra ALLAH Teala ile beraber olacağım, rabbimin huzuruna varıp samimi bir şekilde kendimi Ona arz edeceğim. Onun kelamını Ona okuyacağım ve O da beni dinleyecek. Her taraftan üzerime çullanan ve içerisinde boğulduğum atmosferden kurtulacağım, beni boğmaya çalışan şu karanlıktan sıyrılacağım, hepsini arkama atacağım, beni yaratanın huzuruna varacağım, Onunla yüz yüze geliyor gibi olacağım, Ona halimi arz edeceğim. 


Şu anda ne kadar mutluyum, ne güzel.....

Evet, bu ve benzeri duygu ve düşünceler geçiyor mu içimizden? Samimi olarak cevap verelim.


Sonra bu düşüncelerimiz bir bir gerçekleşiyor mu? Yani ALLAH Tealanın huzuruna vardığımızda Onunla gerçekten sağlıklı bir bağlantı kurabiliyor, beraber olabiliyor muyuz? Bunun en önemli belirtisi olarak da Onunla olan bu beraberliğimizi uzatmak istiyor ve uzatıyor muyuz? 


Kıyamımızı, kıraatimizi, rükûmuzu, secdemizi ve son oturuşumuz, yani her bir rüknü kendi içersinde uzatıyor muyuz?

Evet, sırf ALLAH Teala ile beraberliğimizden dolayı uzatabiliyor muyuz rükünlerimizi, yani namazımızı?

Kaiinatın Seyrettiği Namaz......



Meleklerin seyrettiği bir namaz kılmak ister misiniz? O halde sabah namazını kaçırmayın. Düşünün, tekbir alıyorsunuz, melekler şahit, rûkua gidiyorsunuz melekler şahit, secde anındasınız yine melekler şahit.

Sabah namazını ne sıklıkla kılarsınız? Hiç kaçırmamaya mı dikkat edersiniz yoksa arada bir kılmaya mı çalışırsınız? Şayet gönlü ötelere açık kullardansanız harika, yok eğer dikkatli değilseniz sabah namazını kılma hususunda, gelin, nimetten faydalanma adına, beraberce Yüce kitabımıza kulak verelim: “Güneşin batıya kaymasından, gecenin karanlığına kadar, belli vakitlerde namaz kıl, özellikle de sabah namazını. Çünkü sabah namazında gece ve gündüz melekleri hazır bulunur (şahit olurlar). (İsra Sûresi, 78)

Acaba Rabbimiz sabah namazına neden bu kadar önem veriyor? Çünkü, kalbin ulvî olan her güzelliğe açık olduğu en huzurlu vakittir bu vakit. Çünkü, başlanacak olan yoğun ve yeni bir güne hazırlanmanın en doğru ve bereketli olduğu vakittir bu vakit. Çünkü tefekkür için en uygun vakittir bu vakit. Farkına varabilenler için, cennet soluklarının, kalbin derinliklerine kadar nefeslendiği vakittir bu vakit.

24 Mart 2010 Çarşamba

Adın bir emanet dilimde



Adın bir emanet dilimde

Her andığımda bana eksikliğimi hatırlatan; dile kolay kalbe ağır adını anıyorum;

Adın ki, durmadan çoğalır içimde;


Adın ki bir emanet dilimde;


Her tercih bir vazgeçişse eğer; benim tercihim Sen oluyorsun;


Dilim en çok adını anınca, kalbim yalnız Seni hatırlayınca hayat buluyor.


Adın, anlam katıyor adıma;


Adın ki, büyük;

Adın ki yüce;

Adın ki en güzel...


Ölüme doğru yürüyen bütün insanlar gibi ben de küçüğüm. Avuç içindeyim, açılsa düşeceğim;


Bu sabah gözlerime yerleşen tefekkürle Seni söylüyorum. Yüzlerce, binlerce kez söylüyorum, yetmiyor;


Art arda ve hepsi farklı anlamlardaki isimlerini söylüyorum;

İki tesbih boncuğu arasında bir kalp kaç kez çarpar, sayamıyorum. "İkrar"ın sukutu oluyor suskunluğum;


Az ve öz olan bir anlayışla ve kıbleye doğru bir bakışla Seni anıyorum. Andıkça çoğalıyor anlamların.


Adın ki sonsuzluk...

Adın ki ahd ve vefa...



Evimdir dediğin kalbimin en naif köşesine bırakıveriyorum ismini;


Bir su damlasını doldurmayacak büyüklükteki küçüklüğümü hissediyorum.


Devasa bir huzur yanağımdan süzülüyor.


Ellerim Sana doğru uzanıyor:

"Sevgine talibim" diyorum; affına ve rızana...



Cevabını duymuyorum ama duyduğunu biliyorum. Eğer ki adın "en gizli sesleri işiten" olmasa, nasıl bilirim bana "buyur" dediğini.

"O adı günde yetmiş kez anın" diye buyuruluyor.

Ve biliyorum ki kalp kapağı dakikada yetmiş kez açılıp kapanıyor.


Sen,kimsenin göğsüne iki kalp koymamışken ve kalpleri ancak Sen değiştirebilirken kalbimin dik durmasını istiyorum;



Bir muska gibi takıyorum ruhuma adını;


Adın ki "gizliyi bilen,
sırları gizleyen..."

"Neden O var?" dediğimde her şey canlanıveriyor?


Hayat adın geçince niçin allı morlu renklere bürünüyor?


Nasıl oluyor da Sen gelince aklıma, omzumdaki ağırlık azalıp ruhumda bir şölen başlıyor?


"O, onsuz olmayandır."diyen filozofa kulak verince, gözlerim neden böyle doluyor?



Sen ki "hiçbir şey kendisine denk olmayansın".


Sen ki "yüceliğinde yakın, yakınlığında güzel" olansın.


Ben yer ile gök arasında, ümit ile korkunun ortasında, düştüğüm kayaya tekrar tırmanmak istiyorum.



Sorduğun suale "bela" dediğim günden bu yana, ismine sığan meale kulak veriyorum.


Hayattan uzaklaşıp, gerçeğe yaklaşırken, va'dedilen günü bekliyor, ömrün gelip geçiciliğine tebessümler gönderiyorum.


Ben; kulaklarım, gözlerim ve zihnimin işgal altına alındığı bir devirde seviyorum Seni.



İstemelerim olmasa Senin için bir ehemmiyetim olmayacağını bilerek geldim kapına.


Ve bunun için bağlıyım adına.


Nasıl ki en çok alnım yere değdiğinde hissediyorsam Seni,

öyle bir anda kapatmak istiyorum gözlerimi.

Seni razı edecek bir gün istiyorum Senden. Ey "saltanatında kadim" olan adın düşüyor aklıma.


Adın ki kuluna uzak olmayan...


Adın, esirgeyen ve bağışlayan...



Arının balını yazan kudret ile semaları tanzim eden kudret aynı eldir.

Kapkara bir gecede kapkara bir taşın üstündeki kara bir karıncayı gören de O'dur.

Varlığın bir sebebi vardır. Sebebin de bir sebebi vardır. Ve her şeyin sebebi de büyük adındır;



Sen olmasan, sınırsız sema gözbebeğime nasıl sığardı?

Varlığımın sebebi, kalbimin sahibi, musibetimin ümidisin.

Rahledeki Kitap, neydeki nefes, içimdeki ses adını fısıldıyor. "İsmine sığan her şey kendisinden azdır.";


Adın "Baki", adın "Kâfi"...


Adın en güzel isimler sahibi...



"Kimi sevsem, Sensin." Bilirim ki kainata dağılmış bütün sevmekler isimlerine karşı verilmiş bir muhabbettir.


Vaha sandıklarım çöl oluyor, kıyılarıma vurup giden insanlar anlamıyor beni.


Kuyularda kalıyorum, yardım eden olmuyor.


Bir adın kalıyor her şeyden geriye.


Ben kuyuya düşsem Sen kovanı sarkıtırsın bilirim.


Menzili vefa olan bir bağı var dostluğunun.


Yazın buharlaşmayan,kışın donmayan,sonbaharda yapraklarını dökmeyen bir dostluk...



Dostluğundan cesaretle istiyorum Senden:


Ne olur Sana en güzel göründüğüm an, al beni yanına.

Aşk susturduğu oranda büyür,büyüdüğü oranda sustururmuş. Susuyor, Seni dinliyorum.



Adın için yaşıyorum.


Adın ki bir emanet dilimde.


Adın ki, eksilmeyen tek kelime...