Geçen sürede ne çok yanıldığımı gördüm yeniden.
Başlangıç noktasına her dönüşümde daha üretken, daha duyarlı olduğumu anlıyorum. Gerçekten...
Şimdi sen,
Değer verdiğim ne varsa en başında geliyorsun. Yanılıyor muyum?
Hayır...
Aynaya baktığımda yorgun, sakallı yüzümü gördüğümde soruyorum kendime.
“Bir kez daha yanılmaya hazır mısın” diye...
Ben kimim, ne yapıyorum.
Bugün neler konuştum, neler düşündüm...
Uyuyup uyandığımda neler hatırlayacağım dünden.
Yaptıklarımla konuştuklarım örtüşüyor mu ...
Yanılmak her seferinde en başa dönmek miydi sahiden?
Bu kez yanılmak istemiyorum. Yeniden başa dönmek istemiyorum.
Sonunda yine bir başıma kalacağımı biliyorum. Ama en azından yanıldığımı hemen görmek istemiyorum.
Sensizlik ne kadar zor. Bunu sen bilemezsin.
Acı çekiyorum evet. Hele şimdi, bu mektubu yazarken.
Sen burada olmazsan acı çekmeyeceğimi mi sanıyorsun.
Her an yanında olma isteği olacak. Geldiğimde seni ne kadar görebileceğim, ya da görebilecek miyim?
Gelmeyişin ikimiz için de yenilgi. Bunu kabul et. Ve ben yenilgiyi sindiremiyorum artık.
Biliyor musun?
Her yakınlığa aşk dediklerinde boynu bükülmüştü aşkın...
Benimki yalnızca yakınlık mıydı sence?
Geldim, geldin, gittin ve sevdim seni. Ne var?
Her öpüşe aşk dediklerinde ölmüştü aşk...
Ben seni hiç öpmedim ki...
Uykuydu zaman.
Dokunamamanın cehennemi.
Bir şey daha;
Uykusuzluk özlemi
Sevişirken ve bir çocuğa kızarken ve kucaklarken bir çocuğu farklıydı onlar.
Ne oldu, değişen ne?
Uykularını bölecek bir patlama gerekli
Hemen şimdi... Acele...
19 Ağustos 2009 Çarşamba
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder