sevdam bir inci

Dolu dolu gözlerimde parladın inci tanem Sevdan bir kor yüreğimde hep yandı inci tanem
Şu yaralı gönlümün dermanıdır sözlerin Dermanısın vuslata hasret olan güllerin
Sevdasısın bugünlerin,yarınların,dünlerin İsmini bu deli gönlüm hep andı inci tanem Sevdanla bu yüreğim hep yandı inci tanem

Hicran ateşiyle hep yansam da için için Şikayetçi değilim çekerim senin için
Nedeni yok bu sevdanın sorulmaz ki ne için Ezelden yazıldı gönlümüze bu sevdan inci tanem

Dolu dolu gözlerimde parladın inci tanem Sevdan bir kor yüreğimde hep yandı inci tanem

20 Ağustos 2009 Perşembe

Oruçta Niyet

Niyet bütün amellerin özü ve ruhudur, ibadetlerde niyet kaçınılmaz bir gereklilik­tir (ayrıca bk. NİYET). Yukarıda belirtildiği üzere, ister farz ister vacip isterse nafile (mendup) türünden olsun, bütün oruç çeşitlerinde orucun geçerliliği için niyet şarttır. Hatta Şafiî mezhebinde ve bazı Mâlikî bilginlerince niyet, orucun rükünle-rindendir. Buna karşılık Hanefîler'den Züfer'e göre Ramazan günü oruçla yüküm­lü kişi oruç yasaklarına riâyet etmekle -niyet etmese bile- orucunu ifa etmiş olur.

a) Oruca niyetin zamanı:

Hz. Peygamber "Fecrin doğuşundan ön­ce oruca azmetmeyenin (niyet etmeyenin) orucu yoktur" (Nesaî, Sıyâm, 68; et-Tirmizî, Savm, 33; Muvatta, Sıyâm, 5; Darimî, Savm, 10) buyurdu­ğu için bilginler, oruca geceden niyet et­mek ("tebyit") gerektiği hususunda fikirbirliği içindedirler. Ancak, bazı hadisle­re dayanarak ve oruç çeşitlerinin özellikle­rini dikkate alarak niyetin zamanı hakkında birtakım farklı sonuçlara da ulaşmışlardır. Şöyle ki:

* Hanefîler'e göre, bütün oruç çeşitleri bakımından en iyisi, mümkünse fecrin doğuşu sırasında, değilse geceden niyet etmektir. Bununla beraber, (eda halinde) Ramazan orucuna, belirli günde tutulması adanmış oruca ve her türlü nafile oruca gecenin başlangıcından (güneşin batma­sından) itibaren gün ortasına (istiva vakti­ne) kadar niyet edilebilir; imsak vaktinden itibaren oruç yasaklarına uyulmuş olması kaydıyla bu niyet geçerlidir. Kişiye borç olmuş fakat belirli zamanda tutulması gerekmeyen oruçlarda ise fecrin doğuşun­dan sonra niyet geçerli olmaz. Bu oruçlar şunlardır: Kazaya kalmış Ramazan orucu, keffâret oruçları, gün belirtilmeksizin ada­nan oruç, temettü haccı ve kıran haccı'nda kurban kesilememesi dolayısıyla tutulacak oruç, bozulan nafile orucun yerine tutula­cak oruç. Geceden niyet eden kişinin bu niyetten sonra imsak vaktine kadar oruç yasaklarına uymaması niyete zarar ver­mez. Geceden oruca niyet edip, imsak vaktinden önce niyetten dönülmesi bütün oruç çeşitleri bakımından geçerlidir. Bu hususlarda yolcu ile mukim ve hasta ile sağlıklı kişi arasında fark yoktur.

* Mâlikîler'e göre nafile de olsa, imsak vaktine kadar oruca niyet edilmiş olması gerekir. Şâfiîler ve Hanbelîler farz ve vacip oruç ile nafile oruç arasında bir ayırım yapmışlardır. Buna göre, Ramazan orucu­nun edası veya kazası ve nezir orucu gibi oruçlar için geceden (imsak vaktine kadar) niyet edilmesi şarttır; nafile oruçlar için ise -oruç yasaklarına riâyet edilmiş olması kaydıyla- Şâfiîler'e göre gün ortasına ka­dar, Hanbelîler'e göre gün ortasından son­ra da niyet edilebilir.

b) Oruca niyetin şekli:

Herşeyden önce belirtmek gerekir ki, bü­tün bilginlere göre niyet sadece dil ile söy­lemekle olmaz, niyette kalp esastır. Şart olmamakla birlikte çoğunluğa göre dil ile de söylenmesi sünnettir; Mâlikîler'e göre dil ile söylenmemesi daha iyidir. Fakihlerin çoğunluğuna göre, sahur yemeği oruç niyeti yerine geçer; oruç tutmama niyeti taşımakla beraber sahura kalkma hali müs­tesnadır. Şâfiîler'e göre, sadece sahura kalkmış olmak niyet yerine geçmez.

Farz ve vacip oruçların niyetinde hangi orucun (Ramazan orucu mu, nezir mi, keffâret mi) tutulduğu -bilginlerin çoğun­luğuna göre- mutlaka belirlenmiş olmalı­dır. Hanefîler'e göre ise -mukim ve sağlıklı kişi açısından-vakti muayyen oruç (özellik­le Ramazan orucu) için böyle bir belirleme şart değildir; çünkü Ramazan günü başka oruca niyet edilse bile Ramazan orucu tutulmuş olur. Fakat yolcu ve hasta başka bir vacip oruca niyet ederse -Ebû Hanîfe'ye göre- o oruç tutulmuş olur.

Aynı şekilde Hanefîler dışındaki üç mez­hebe göre, oruca niyette kesinlik şarttır. Hanefîler'e göre ise vakti muayyen oruç bakımından niyetin kesin olmaması orucu geçersiz kılmaz. Mesela şaban ayının otu­zuncu günü Ramazan olması ihtimaline göre oruca niyet etse ve o günün Ramazan olduğu anlaşılsa, tuttuğu oruç Ramazan orucu yerine geçer (Bununla birlikte" Ha­ram ve mekruh oruçlar" başlığında geçtiği üzere, şek günü Ramazan orucuna veya başka bir vacip oruca niyet etmek Hanefî­ler'e göre tahrimen mekruhtur).

Farz ve vacip oruçlara niyette hangi oru­cun tutulacağının belirlenmiş olması ço­ğunluğa göre şart olmakla beraber, orucun hükmünün ("farz olan oruca niyet ettim" şeklinde) belirlenmesi -bazı istisnai görüş­ler dışında- dört mezhebe göre de şart değildir. Aynı şekilde "eda" olduğunun belirtilmesi ve "Allah rızası için" diye kayıt­lanması niyetin geçerliliği için şart değildir.

Bununla birlikte, bilginlerin çoğunluğuna göre, bu hususta efdal (üstün) olan tutum, "Niyet ettim Allah rızası için farz olan ya­rınki Ramazan orucunu eda etmeye" şek­linde bir ifade ile kalpten geçeni destekle­mektir.



Mâlikîler dışındaki üç mezhebe göre ra­mazanın hergünü için ayrı niyet gerekir. Mâlikîler'e göre ise ramazanın başlangıcın­da bütün Ramazan ayı için, yine oruç keffâreti ve katil keffâreti gibi peşpeşe tutulacak oruçlar için bir defa niyet yeterli­dir; ancak hastalık, yolculuk gibi sebeplerle bunlar arasına fasıla girerse yeniden niyet gerekir.

Hastalık sebebiyle Ramazan orucunu tutmayan bir kimsenin, Ramazan orucu yerine nafile oruca niyet etmesi halinde bu oruç dört mezhebe göre geçersizdir. Başka bir vacip oruca niyet ederse, Hanefiler'e göre geçerli; diğer üç mezhebe göre yine geçersizdir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder