sevdam bir inci

Dolu dolu gözlerimde parladın inci tanem Sevdan bir kor yüreğimde hep yandı inci tanem
Şu yaralı gönlümün dermanıdır sözlerin Dermanısın vuslata hasret olan güllerin
Sevdasısın bugünlerin,yarınların,dünlerin İsmini bu deli gönlüm hep andı inci tanem Sevdanla bu yüreğim hep yandı inci tanem

Hicran ateşiyle hep yansam da için için Şikayetçi değilim çekerim senin için
Nedeni yok bu sevdanın sorulmaz ki ne için Ezelden yazıldı gönlümüze bu sevdan inci tanem

Dolu dolu gözlerimde parladın inci tanem Sevdan bir kor yüreğimde hep yandı inci tanem

24 Kasım 2009 Salı


ANNECİĞİM ..


OSMAN NURİ TOPBAŞ HOCAEFENDİ 'den SOHBETLER..


OSMAN NURİ TOPBAŞ HOCAEFENDİ


ZİLHİCCENİN İLK ON GÜNÜNDE NELER OLUR ????








Bir kimse, bu on günleri değerlendirir ise, Allah’u Tealâ o kişiye on ikramda bulunur. Şöyle ki:


 
1-Ömrü uğurlu ve bereketli olur.
2-Malında bereket olur, artar.
3-Allah Celle Celalühu onun çoluk çocuğunu korur.
4-Günahlarına kefaret olur.
5-Yaptığı iyiliklere kat kat sevap alır.
6-Ölüm halini kolay eder.
7-Kabrindeki karanlık günlerine aydınlık verir.
8-Mizanında iyilik tarafını ağır bastırır.
9-Ahirette düşük hallerden, rezil ve zelil olmaktan kurtarır.
10-Cennetteki derecelerini yükseltir.



Zilhicce Ayı …

http://img513.imageshack.us/img513/9008/kuran2.jpg
 
 
                                                      Zilhicce …
                                               O’na kurban olmak!... 

                              

                                                                    بِسْمِ اللهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
                {وَالْفَجْرِ}{وَلَيَالٍ عَشْرٍ} {وَالشَّفْعِ وَالْوَتْرِ}{وَاللَّيْلِ إِذَا يَسْرِ}
               {هَلْ فِي ذَلِكَ قَسَمٌ لِذِي حِجْرٍ} [سُورَةُ الفَجْرِ : 89/5]
"Fecre yemin olsun. On geceye yemin olsun. Hem tek'e hem çifte yemin olsun. Gelip geçen geceye yemin olsun. Bütün bu anlatılanlarda, akıl sahipleri için bir yemin vardır." (Fecr:1-5)

Allah Celle Celalühu burada önce "Fecr'e" yemin etmiştir. Gece karanlığı çatlayıp sabahın beyazı zâhir olmasıdır. Denilmiştir ki; "Fecr"den murad, Kurban Bayramı’nın sabahıdır. Bu mâna da imamı Mücahid: "Fecr" lafzıyla özellikle Kurban Bayramı gününün şafak vakti murad edilmiştir, demiştir.
"Ve on geceye yemin olsun."


Buradaki on geceden murad Zilhicce Ayı’nın ilk on gecesidir. Yani Kurban Bayramı’ndan önceki on gecedir.Allah’u Teâlâ’nın on gün değilde, on gece buyurmasının sebebi, günlerinin dokuz olmasındandır. Onuncu gün bayramdır. Geceler ise önce geldiğinden on gece tamam oluyor.

Tefsir Âlimleri; Araf Süresi 142. Ayette geçen, "Musa ile otuz gece (Bana ibadet etmesi için) sözleştik ve buna on gece daha kattık. Böylece Rabb'inin tayin etitiği vakit kırk geceye tamamlandı."

İşte bu ayetteki "on gün"e Alimler Zilhicce Ayı’nın ilk on günüdür demişlerdir. Mevlâ Celle Celalühu bu günlerde Musa Aleyhisselam ile kelâm etmiş, O'nu düşmanlarından kurtarıp kendine yakın kılmış ve bu on günde O'na on emri bildirmiştir, denilmektedir.

Hazreti Cabir Radiyallahü Anh’den rivayette Rasûlüllah Sallellahü Aleyhi ve Sellem buyurdular ki:
-On gece Kurban Bayramı’ndan (evvelki) on gecedir.
Mevla Tealâ bu günlerin kıymetine faziletine binaen yemin etmiştir.
Cabir Radiyallahü Anh’den rivayet olunan diğer bir hadis-i şerif’te Rasûlullah Sallellahü Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:
-"Allah Tealâ’nın yanında Zilhicce’nin ilk on günü kadar makbul ve fazîletli başka bir gün yoktur." Sahabe-i Kiram Radiyallahü Anh sordular:
-Ya Rasûlellah! Onun benzeri bir gün, Allah Tealâ’nın yolunda cihadda da yok mudur? Buyurdular ki:
-"Onda da yoktur. Meğer ki malıyla ve canıyla Allah Tealâ’nın yolunda cihada çıkıyor, vuruyor, vuruşuyor ve onlardan hiçbir şeyle dönmüyor. Ancak bu hariç.


Hz. Aişe anamız şöyle anlatmıştır:
-Rasûlüllah Sallellahü Aleyhi ve Sellem zamanında bir adam vardı. Çalgıyı severdi. Ancak Zilhicce Ayı’nın hilali göründüğünde, sabahına oruçlu olurdu. Durum, Rasûlüllah'a anlatıldı. Adamı getirdiler. Peygamberimiz Sallellahü Aleyhi ve Sellem ona sordu:
-Bu günlerde oruç tutmana sebep nedir?" Şöyle dedi:
-Ya Rasûlellah! O günler Hac menasikinin yerine getirildiği ve Haccın yapıldığı günlerdir. Hûccac orada duâlar okurlar, istedim ki: Allah Celle Celalühu onların duasına beni de ortak eylesin.


Bunun üzerine Efendimiz Sallellahü Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdular:  On günün oruçunun her günü 100 köle azat etmiş, 100 deve kurban etmiş ve 100 atı Allah yolunda hibe etmiş gibi sevap olur. Tevriye gününün yani 8. gününün orucunda 1000 köle azad etmiş, 1000 deve kurban etmiş ve 1000 atı Allah yolunda hibe etmiş gibi sevap alır. Arefe gününün orucunda ise 2000 köle azat etmiş, 2000 deve kurban etmiş ve 2000 atı Allah yolunda hibe etmiş gibidir.” Buyurmuştur. (Tefcirut-tesnim S.169)

Şimdi bu günlere erişipte bu kazançlardan istifade etmemek akıl kârı mıdır?
Bu on günlerde yapılan ibadet kadar hiç bir günde yapılan ibadet Allah Celle Celalühu’na daha sevimli gelmez.

Tirmizi, bir diğer rivayette Ebu Hüreyre radıyallahu anh'tan şu ziyadeyi kaydetmiştir: "Ondaki her bir günün orucu bir yıllık oruca (sevabca) eşittir. Ondaki bir gece kıyamı (ibadetle ihya edilmesi) Kadir gecesinin kıyamına (ihyasına) eşittir." Tirmizi, Savm 52, (758).

Süfyanı Sevri anlatıyor:
zilhicce ayınının bir gecesinde basrada ki bir müslüman mezarlığına ziyarete gitmiştim. kabirler arasında dolaşırken bir erkek mevtanın kabrinde pırıl pırıl parlayan bir ışık gördüm.Acaba bu ışık nedir diye düşünürken bir ses işittim .Sesin sahibi:

Ey ! Süfyan ne düşünüyorsun zilhicce ayının ilk on gününü oruçlu geçir ki sen de ölünce böyle pırıl pırıl parlayan bir ışığa kavuşasın. diyordu.



Zilhicce Orucu

Zilhicce ayının ilk dokuz gününde oruç tutmak tavsiye edilmiştir. Zilhicce ayının 10. günü kurban bayramının ilk günüdür. Peygamberimiz’in zilhiccenin ilk dokuz günü oruç tutmayı sürdürdüğü rivayet edildiği için zilhiccenin ilk dokuz gününün, yani kurban bayramından önceki dokuz günün oruçlu geçirilmesi müstehaptır. Fakat sıkıntıya ve halsizliğe sebep olacağı gerekçesiyle, hacda olanların 9. günü (arefe günü) oruç tutması mekruh görülmüştür. Peygamberimiz arefe gününün faziletine ilişkin olarak "Arefe gününden daha çok Allah'ın cehennem ateşinden insanları âzat ettiği bir gün yoktur" buyurmuş, yine "Arefe günü tutulan orucun bundan önce ve sonra birer yıllık günahları örteceği Allah'tan umulur" dediği (Müslim, “Sıyâm”, 196-197) nakledilmiştir. 
 



  Tesrik Tekbirleri Ile Ilgili Fikhi Hükümler

Hz. Ibrahim oglunu sag tarafina yatirdi, gözlerini bagladi. Biçagi oglunun boynuna olanca gücüyle sürerken "Bismillah" dedi, fakat biçak kesmedi. Biçaga bakti, keskindi. Ikinci, üçüncü defa denedi, biçak yine kesmedi. Hz. Ibrahim yillar evvel kendisini atesin yakmadigini hatirladi. Demek ki bu defa da Cenab-i Hak, biçaga "Kesme!" emrini vermisti, kesmiyordu.

  Bir ses duydu. "
Allahu Ekber! Allahu Ekber!" diyordu. Basini kaldirdi: Cibril-i Emin yaninda semiz bir koç oldugu halde inmekteydi. Hamd ve sükür duygulari içinde "La ilahe illallahu vallahu ekber" dedi. Durumu fark eden Hz. Ismail, Cenab-i Hakk'a minnet ve sükranlarini dile getirerek "Allahu Ekber ve lillahil hamd" dedi.

  Aradan asirlar geçmesine ragmen, bütün mü'minler Hz. Ibrahim, Hz. Ismail gibi Rabbinin rizasini umarak Zilhicce ayinin arefe günü, sabah namazindan baslayip bayramin dördüncü günü ikindi namazina kadar "
ALLAHU EKBER ALLAHU EKBER LA ILAHE ILLALLAHU VALLAHU EKBER ALLAHU EKBER VELILLAHI'L HAMD" diyerek minnet ve sükranlarini Rabblerine sunarlar. Bu tekbire "tesrik tekbiri" denilir ve vaciptir.
Tekbirlerin yirmi üç vakit okunmasi, Ebû Yusuf ile Imam Muhammed'e göredir. Fetva da buna göre verilmistir. Ebû Hanîfe'ye göre, tesrik tekbirleri arefe günü sabah vaktinden bayramin ilk günü ikindi vaktine kadar olan sekiz vakit farz namazlarinin arkasindan getirilir. Tesrik tekbirleri birçok fâkihe göre vaciptir. Bazilarina göre ise sünnettir.

  Ebû Yusuf ile Imam Muhammed'e göre farz namazlarim kilmakla yükümlü olanlara bu tekbirler vaciptir. Bu konuda tek basina kilanla imama uyan, yolcu ile mukim, köylü ile sehirli, erkekle kadin esittir. Böyle tesrik tekbirleri cemaatle de, yalniz basina da eda edilir. Kaza da edilebilir. Erkekler tekbiri açiktan, kadinlar ise gizlice getirir. Vitir namazi ile bayram namazlari sonunda tekbir getirilmez.

BAŞARI YOLUNDA 20 ALTIN KURAL ...

http://img684.imageshack.us/img684/6136/erfolg.jpg
 
BAŞARI YOLUNDA 20 ALTIN KURAL

DOĞRULARINIZ YANLIŞLARINIZI YER,

TERTEMİZ BİR KALPLE YÜRÜYÜN,

KUVVETLERİNİZİ İYİ KOMUTA EDİN.


Herkes başarılı olmak, hayallerini gerçekleştirmek ister. Bu amaçla çıkılan yol, çok sayıda engel ve aksilikle doludur. Peki engellere takılmadan uygulaması kolay yöntemlerle başarıyı yakalamaya ne dersiniz? İşte 70 altın kural

1. Tırmandığınız Kaya ile Kertenkele Kadar Bütünleşmelisiniz.
Dağcı tırmanmaya başlamadan önce bizim için sadece bir maceraperesttir. Tırmanırken ona "Bu düpedüz deli" diyebiliriz. Zirveye ulaştığında ise o hepimiz için sadece bir kahramandır. Sadece bir kahraman.... Dağcımız malzemesi olmadan, malzeme yardımı ile tırmanmaya çalışan iki dağcıyı geçer. Böyle inanılmaz başarıyı nasıl mı yaptı. Tek cevapla motivasyon sayesinde. Zihni ve bedeni hep o anla yalnızca tırmanış anıyla bütünleşti. Tırmanma dışında ne hayal kurdu ne de zirveye ulaşabilmeyi düşündü. Tırmanmaya karar verdiğinden itibaren, yalnızca tırmanmayı düşündü. Çünkü hedefe ulaşmak için motivasyon çok önemlidir.


2. Çiçekleri Görüyor Musunuz?
Etrafınıza bir daha göremeyecek gibi bakınız. Bir daha duyamayacak gibi dinleyiniz. Çünkü o zaman her zaman bakıp ta göremediğiniz, fark edemediğiniz, duyamadığınız şeyleri, fark edip, görüp, duyacaksınız. İşte o zaman şükredeceksiniz. Ben nelere sahipmişim diye şaşıracaksınız. Elinizdekilerin değerini, sahip olduğunuz şeylerin ne kadar üstün olduğunu bilelim. Çünkü sahip olunan şeylerin değeri kaybedilince anlaşılır. İnsan elindekilerin değerini en basitinden bir çiçeğe, tatlı bir gülümsemeye ve hoş bir masumiyetle bakarak anlayabilir. O çiçekle tüm sırlar, tüm kelimeler, tüm gerçekler gizlidir.

3. Hedef Titremeyen Bir El İster.
Eğer büyük bir gayeniz, hedefiniz varsa mekanik zevklerinizi terk edeceksiniz. Öyle ki bu mekanik zevkler, payenize duyduğunuz büyük aşkı basit bir gönül eğlendirme seviyesine düşürür. Mekanik zevklerin her davetinde biraz daha biraz daha sönmüş olarak dönersiniz. İçinizdeki tatlı dile kulaklarınızı tıkayacaksınız. Gerekirse o tatlı dili çekip koparacaksınız.
Hayatınız yaşam tarzınız, isteklerinizle özdeştir. Hedef dolu bir şarjör, iyi kavranmış bir kabza, örselenmiş bir yiv, tutukluk yapmayan bir mekanizma, gezden gözden arpacıktan bakan bir göz, nihayet titremeyen bir el ister.


4. Gücünüzü Kötü Alışkanlıklarınızı beslemek için Kullanmayın.
Monteigne'e göre alışkanlıklar öyle gürültü yaparak gelmiyor. Yavaş yavaş sinsi içimize adımını atar. Başlangıçta kuzu gibi sevimli, alçak gönüllüdür. Ama zamanla oraya yerleşip kökleşti mi öyle azılı, öyle amansız bir yüz takınır ki kendisine gözlerimizi bile kaldırmaya izin vermez. Önemsenmeyen bir hareket, küçük bir girişim, alışkanlıklara mal olabilir. Olabilecek "Bir şey olmaz" demek kadar kötü bir başlangıç olamaz. Alışkanlıklar enerjimizi ve zamanımızı bizimle paylaşırlar. Öyleyse bizim "dost"alışkanlıklara ihtiyacımız var .
Kötü alışkanlıklara doğru ilk adım atan birisi kendi düşmanlarını eğitmeye başlamış demektir.

5. İnsan İçin Çalıştığından Başkası Yoktur.
Başarmak için gerekli bir çok kuvvete sahip olabiliriz. Ama bunlara sahip olduğumuz halde çalışmazsak başaramayız. İnsanın her yaptığı kendinedir. Her insan kendi işini kendi halletmelidir. Kendine güvenmelidir. Öyle ki başkalarının yaptığı şeyden iş çıkmaz işte Necm Suresi 39. Ayeti kerimesi:"Ve en leyse lil insani illa ma sea" insan için çalıştığından başkası yoktur. Tutunun ve yürüyün.

6. Bilgiyi Kaynağına Bakarak Küçümsemeyin.
İnsan hayatında ki en tehlikeli kısıtlama bilgini kaynağına bakılarak bilgiyi reddetme tavrıdır. Size aktarılan bilgi hakkında bilgiyi aktaranın işine yarayıp yaramadığına bakarak karar vermek sizi o bilgiden mahrum eder. Yemeğinize tat gelmesi için bir miktar tuz serpen birinin değeri yemeğine serpilen tuzun değerini düşürmez. Bacakları yok diye bir adama adres sormaktan kaçınmayın. Belki yürüyemiyor ama oraları en iyi bilen adam o adam olabilir.

7. "Bütün Umudum Kendimde" Diyebiliyorsanız.....
"Bütün umudum kendimde"dediğiniz ve bu sözün gerektirdiği gibi çalıştığınız takdirde başkalarını da yanınızda bulmanız zor olmayacaktır.
Zaferin kendinize ait olduğunu anladığınız an içinizdeki zaferleri ortaya çıkarmak için çelikten bir irade ve inançla çalışmaya koyulduğunuz an etrafınızda size yardım edecekleri görürsünüz. Zaferiniz başkalarına bağlı ise zaferden ümidinizi kesin.



8. İnsana insan olduğu için değer verin.
Her peşin hüküm peşin hüküm doğuracağından insanca yaklaşım bize insanın ruh ve fikir atmosferinde rahat hareket etme imkanı verir. Böylece önyargılarımızı yeneriz. Karşınızdaki insan kendine hangi değeri bilmiş olursa olsun siz ona değer verdiğinizi hissettirin. Kendine ait olmayan bir kalıba dökülmüş olabilir, bizzat kendine bir hareket haline gelmiş olabilir. Yine takınacağımız tavır ona insan olmanın büyük değerini vermektir.
Yeryüzüne geldiğiniz her insanı bir ayna olarak kabul edin. Aynada göreceğiniz ancak kendinizsiniz. Öyleyse aynada görmek istediğiniz gibi hareket edin.


9. İşinizi en mükemmel bir şekilde yapın.
Ne yapıyor olursanız olun en mükemmel şekilde yapmaya çalışın. Hiç kimsenin gücü mükemmel bir işi görmezliğe gelmeye yetmez. Mükemmel bir iş kendini mükemmel bir şekilde kabul ettirir. İşinizin ehli olun. Bunun için hiçbir fedakarlıktan kaçmayın.

10. İşimizin isimsiz kahramanı olabilmeliyiz.
İsimsiz kahraman insanlığa faydalı olacak her şeyde kendisinde bir sorumluluğu olduğuna inanan ,bunun için fedakarlığa hazır bulunan bir insandır. "Ben yardım etmezsem bu adam ölecek" "Ben yardım etmezsem bu iş yarım kalacak" düşüncesi iliklerimize işlemiş bir samimiyetle yaşamalıyız
İşimizin ,amacımızın, fikrimizin isimsiz kahramanı olabilirsek kahramanlığa isim olabiliriz.


11. Komik adam olmayınız.
Şiddetli böbrek sancısı çeken birisi karşınızda inlemeye başlarsa o sancı sizde çekersiniz. Yüzünüzdeki ifade inleyen hastanın yüzündeki ifadeye benzer böbrek sancısının ne kadar yıldırıcı olduğunu anlatmak için sancı çekiyormuş taklidi yapan birisi ise size pek komik gelir. Kendinizi, henüz liyakat kesb etmediğiniz hiçbir unvanla, tavırla, sesle, düşünce ve hisle ifade etmeyiniz. Böbrek sancısı çekiyormuş gibi yapmayınız. İşte" komik adam" olmamanın birinci şartı.

12. Faaliyetlerinizde Boşluk Bırakmayın.
Parçalardan birinde göstereceğiniz bir ihmal yapacağınız bir hata elde etmek istediğinizden bambaşka bir bütünlük elde etmenize sebep olur.
Öğrenme ve çalışma faaliyeti sistemli olmalıdır. Bu faaliyetin başlangıç ve bitiş noktası arasında en ufak bir boşluk bırakmamalıdır. Öğrenme ve çalışma faaliyeti sırasında bırakacağınız bir boşluk, ihmal edeceğiniz küçük bir konu, uygulandı sırasında çökmenize sebep olur. Tıpkı evde çimento, demir eksikliğinden dolayı depremde yıkımların olması gibi.


13. Sıfıra Çarparsanız Sıfırlarsınız.
Keşke geçmişimizi bir film gibi seyredebilseydik. Hatalarımızı görebilseydik. Geleceğimizi de aynı şekilde... Düşünün ki hep doğru şeyler yapıyorsunuz. Bir gün gelmiş ki yanlışlar yapıyorsunuz ve doğrulara yanlışlar eklenip duruyor. Yanlış bir daha yanlış, getiriyor. Ve bir de bakmışsınız ki doğrunuz kalmamış. Hayat herkesi dikkatli, temkinli ve sakin olmaya çağırıyor. "Sıfırlardan" korkunuz küçük bir öfke manalı bir bakış bir anlık bir coşku kılığına girebilen bazen kurt bazen kuzu postuna bürüne bilen "sıfırlar" a çarpıldığınızda sıfırlanmış olursunuz.
Küçücük bir sıfıra çarpan yüz milyonlarca rakamınız, sıfır olur gider.


14.İki insan olmayınız.
Başkalarının sizde görmelerini istemediğiniz sizde olduğunu bilmelerini arzu etmediğiniz bir davranışı-tavrı-işi yalnız başına olduğunuz zamanlarda da göstermeniz,yapmayınız.
İnsanların içinde başka yalnız başına kaldığında başka olan birisinin maddi ve ruhi tavırları kuvvetli bir bütünlük arzu etmez. Öyle bir insan parça bölük bir görüntü verir.

15. Derhal Teşebbüse Geçin.
Yapmayı düşündüğünüz işler ulaşmak istediğiniz insanlar gerçekleştirmek istediğiniz tasarılarınız ki aranıza hayali engeller koymayınız. Yeter ki derhal teşebbüse geçilsin. Zor gibi görünen işlerin kolaylıkla halledilebileceği görülecektir. Teşebbüs sayesinde hiç ulaşılamayacak zannedilen insanlara ulaşılabilir.,gerçekleşmez inadında görünen işler gerçekleştirilebilir. Teşebbüs için en iyi zaman, niyetin kalple alev olduğu zamandır. Alev parlar parlamaz hareket ediniz.

16. Doğrularınız yanlışlarınızı yer.
Allah sizi samimi görmek ister. Bir yanlıştan sonra hemen bir doğruya koşmanız samimiyetiniz konusunda onu ikna eder. Çünkü hayat doğruları çok olanın yüzüne güler. Her kötülükten sonra bir iyilik, her yanlıştan sonra bir doğru, kötülüğün ve yanlışlığın lekeleri işinde simsiyah olmanızı engeller. Temizlenmeyen her leke, bir sonra ki ile birlikte biraz daha büyür. Pantolonunuzda dört leke varsa beşincisinin gelmemesi için fazla dikkatli olamaya bilirsiniz. Onun için ilk lekeyi derhal temizlemelisiniz. Yanlışları doğrularından fazla olan her öğrenci sınıfta kalır.

17. Yumruğunuz Demirleştikçe Eldiveninizin İpeği Kalınlaşmalıdır.
İnsanlara yumuşak davrana bilmemiz, olayları yumuşak karşılamamızı kolaylaştırır. İnsanlara karşı sert, kırıcı, haşin davrananlar olaylar karşısında sakin olamazlar. Güçlüyseniz yumuşak olmanızın bir değeri ve manası vardır. Yoksa yumuşaklık ve sükunet, zayıflığın,çaresizliğin diğer adı da değildir.

18. Kaş Yapayım Derken Göz Çıkarmamak için Sağduyu Gerekir.
Kaş yapmak gibi güzel bir niyet nasılda "göz çıkarmak" gibi bir neticeye dönüşüyor. Çıkmış gözlerin çoğuna sebep olanlar, kaş yapmak isteyenlerdir. Çünkü onlarda sağduyu yoktu, basiret yoktu, feraset yoktu. Basiret; kalp gözüyle görebilmek, işinin sonunun nereye varabileceğini doğru kestirmektir. Feraset, çabucak kavrayabilmektir. Sağduyu, gördükten, kavradıktan sonra doğru kararlara varabilmektir. Bu üç kelimenin de manası safha safha ve bir çok yönleri ile birbirlerinde tamamlanırlar. Sağduyu, bütün sivrilikleri törpüleyen, bizi hayati hatalara düşmekten koruyan, zaman kaybetmemize engel olan, kendimize ve etrafımıza zarar vermememizi sağlayan büyük bir güçtür.
Doğruyu görebilmek için doğruyu hissedebilmek, doğruyu hissedebilmek için de doğru yaşamak gerekir.


19. Her Saniyeniz Gayenize Kilitlenmelidir.
Büyük başarılar her saniye tespit edilen gayeler için yaşanmakla elde edilebiliyor. Hayatınızın her saniyesi gayenizin rengi ile renklenmeli onunla dopdolu olmalısınız.

20. Bütün bütün elde edilemeyen bütün bütün terk edilemez.
Elde ettiğiniz her parça bütünle bir irtibat sağlar. Ne kadar küçük olursa olsun elde edilen parça muhafaza edilmeli bütün haşmetine bakılıp küçük görülerek elden çıkarılmamalıdır. Parçada görülen ısrar bir dinamit gibi patlayıp engelleri yok eder ve bütüne giden yollar açılıverir.
Kamil bir insan olmanın bütün gereklerini aynı anda bir arada yerine getirmeyenler bu bütünlüğe ulaşamaz. Gerekçesi ile elde ettiği merhalelerden geri çekilmezler. O merhalede ısrar ederler. Bütün elde etmek için başka yol yoktur. Zafer önce küçük mevzilerde kazanılır.


19 Kasım 2009 Perşembe

AŞK' A HAMALIM ..




Gönlümde taşırım sevda yükünü,
Sözlere dillere aşka hamalım.
Gülen gözlerinle vurdun okunu,
Tomurcuk güllere, aşka hamalım.

Bülbülün figanı boşa gitmezmiş,
Bir damla sevgide hasret bitmezmiş,
Vuslatı almaya ömür yetmezmiş,
Gül tutan ellere, aşka hamalım.

Kaderler tutulmaz tedbir alınır,
Yazılan tecelli takdir olunur,
Son nefese kadar tekbir bilinir,
Gidilen yollara, aşka hamalım.

Sevdanın yolunda hamalı oldum,
Ateşi kor edip elime aldım,
Bu derya içine kalemle daldım,
Dereye göllere, aşka hamalım.

Yük ve Yol ....

http://img253.imageshack.us/img253/6967/hamal.gif
 

 
Hamalsan iki şey önemli oluyor senin için: Yük ve yol...
 

Ancak sırtına aldığın yükle bu mesafeyi aşabilirsen, ücret mevzu bahis oluyor. Aksi olursa, cereme çekiyorsun! Bunu düşünüyordum. Yanımdaki hamalla yola çıktık.
 
İhtiyardı. Kendinden büyük bir yük almıştı. Benim sırtımda ise birkaç bavul vardı sadece, onunkinin çeyreği... Diyordum ki içimden "Çok gitmeden kıvrılırsa titreyen bacakları, yüklenirim sırtındaki yükün yarısını!.."

Nitekim, çok geçmeden dedi ki: "Mola vakti. Gel biraz dinlenelim!. ..

"Ne molası, dedim ona hayretle. Ben daha terlemedim!. . "Sözüme aldırmadı. Durdu. Çöktü. Salarken yükünün ipini "Sen de dinlen hadi" dedi. Benim canım sıkılmıştı bu işe.Genç olduğumu, ondan kuvvetli olduğumu, bunun gibi bir bunakla yola çıkmamın ne büyük hata olduğunu düşünüyordum. O ihtiyar, bir bacağını azıcık uzatmış halde sessizce dinleniyorken, ben huzursuz bir şekilde ayakta dolanıyordum. Bir saat kadar sonra yine durdu,oturdu, dinlendi. Ben kızgınlıkla dolandım etrafında...

"Yükünü indirip sen de dinlen", demesine aldırmadım,ona daha çok kızdım...

Sonra yine durdu. Bana da "dinlenmemi" söyledi yine ama dinlenmedim. Yarım saat sonra "dinlenelim mi" diye sordu, aksi aksi başımı salladım...

Kaçıncı molasıydı hatırlamıyorum, birden bire dizlerimin bağı çözüldü.

Kafamın içinde uçuşan kara kara sinekler sustu, çöküp kaldım. Kayış kolumdan çıktı, sırtımdaki bavullar kaydı. Ne kadar zaman geçtiğini fark etmedim.

Uyumuştum da uyandım mı, yoksa bayılmıştım da ayıldım mı anlamadım...

Baktım kendi kocaman yükünün üzerine benim bavullarımı da bağlamıştı. Küçük tasına birazcık su koyup dudağıma dayadı, içtim. Sonra koluma girerek; "Hadi kalk, dedi. Bana yaslan. Ağır ağır gider ve bir süre sonra gene dinleniriz." Dediğini yaptım. Omzundan güç aldım, ama asıl anlattıkları iyi geldi bana.

"Ben yılların hamalıyım, dedi. Nice pehlivan yapılı adamlar gördüm. Çoğu, dinlenmek istemediklerinden yükleriyle birlikte kendilerini de toprağa serdi sonunda... Yolda gördüğümüz saçılmış kuru kemiklerin çoğu, anlattığım bu insanlara ait...

Halbuki bir yükü "taşımak" bizim işimiz, "altında ezilmek" değil!.. Unutma ki bir yük taşıdıkça ağırlaşır.

Dinlenerek sen yükünü hafifletiyorsun! Belki günün birinde hamallığın şekli değişir. Belki o günleri ben göremem.

Ama sen kavuşursan o zamanlara, aman ha, kafanın içinde de sakın yük taşıma...

Akşamları bırak ve hafifle... Sabah dinlenmiş olarak yeniden tekrar taşırsın yükünü. Bizim işimiz, bugünü yarına taşımak, bugünün altında yok olmak değil. Çünkü , yarınlarda bizi bekleyenler var, taşıdıklarımızı bekleyenler var...

Gerçek şu ki, hepimiz şu hayatın hamallarıyız.. Yüklerimizi en doğru şekilde yarınlara taşımamız gerekiyor..

18 Kasım 2009 Çarşamba

ZİLHİCCE AYINA GİRİYORUZ ..

ZİLHİCCE AYINA GİRİYORUZ
 


 
 
Resulullah (sav):"Bu on gunun hayir ve bereketinden mahrum kalana yaziklar olsun" buyurdu. Peygamberimiz (sav) diyor ki:

Bir gün Musa Peygamber (as), "Ey Rabbim!"der"Bunca dua ettim hiçbirini kabul etmedin. Söyle bana, sana nasıl ve ne zaman dua edeyim?" Bu soruya Yüce Allah (cc) şöyle cevap verir: "Ey Musa!Zilhicce ayının ilk 10 günü, La ilahe illallah cümlesini söyle ki dileğini yerine getireyim"

Bu defa Hz Musa, "Ey Rabbim, o cümleyi bütün kulları söylüyor" der. Yüce Allah da kendisine şöyle cevap verir. "Ey Musa!Zilhicce ayının ilk 10 günü içinde BIR defa , LA ILAHE ILLALLAH diyen kimsenin bu sözleri amel terazisinin bir kefesine, 7 kat gök ile 7 kat yer de diğer kefesine konulsa şüphesiz ki birinci kefe ağır basar"

Peygamberimiz (sav) diyor ki:

Allah (cc) Adem peygamberi zilhicce ayının ilk 10 gününün birinci günü affetmiştir. İşte bu günde oruç tutan kimsenin Allah (cc) ufak-tefek günahlarını affeder. Allah (cc), Yunus Peygamberin duasını Zilhicce ayının ilk onunun ikinci gününde kabul ederek kendisini balığın karnından dışarı çıkarmıştır. Bu günde oruç tutan kimse, en ufak bir günah işlemeksizin,bir yıl ibadet etmis gibi sevap kazanır.

Zilhicce'nin üçüncü günü Allah (cc) Zekeriya Peygamberin duasını kabul etti. Bugünde bir dilekte bulunanların dileğini Allah (cc) muhakkak yerine getirir.

Zilhicce'nin dördüncü günü İsa Peygamberin Doğduğu gündür. Bu günde oruç tutanlardan Allah (cc) umutsuzluk ve yoksulluk gibi kaygıları kaldırır. O kimseler aynı zamanda kıyamet günü iyi kullarla beraber olacaktır.

Beşinci günü Musa Peygamberin doğum günüdür. Bu günde oruç tutan kimse münafıklıktan ve kabir azabından kurtulur.

Altıncı günü Allah (cc), sevgili peygamberi Hz Muhammed (sav)'e hayır kapılarını açar. Bu günde oruç tutanlara Allah (cc) rahmet nazarıyla bakar ve onları ebediyen azaba uğratmaz.

Yedinci günü cehennem kapıları kapanır. Zilhiccenin ilk 10 günü geçene kadar asla açılmaz. Bu günde oruç tutan kimseye Allah (cc) bilgisinin kavrayamayacağı derecede sayısız mükafatlar verir.

Sekizinci günü İbrahim Peygamber (as)ın kurban kesme hususundaki rüyasını, gördüğü ve düşünmeye koyduğu gündür. Bu günde oruç tutan kimseye Allah (cc) bilgisinin kavrayamayacağı derecede sayısız mükafatlar verir. Dokuzuncu günü arefe ( İbrahim Peygamber (as)'in oğlu Ismail'i kurban kesmesi gerektiğini anladığı) günüdür.

Bu günde oruç tutan kimsenin Allah (cc) geçis ve gelecek ufak-tefek bir yıllık günahını affeder. "Bu gün dininizi (islamiyeti) son olgunluk derecesine eriştirdim ve size karşı olan nimetimi tamamladım" diyen Allah kelamı bugün inmiştir.

Peygamber Efendimiz (sav) bugunlerin onemini soyle ifade ediyor:

"Salih amellerin Allah'a en ziyade sevgili oldugu gunler bu on gundur! Ondaki her bir gunun orucu bir yillik oruca (sevapca) esittir. Ondaki bir gece kiyami (ibadetle ihya edilmesi) Kadir gecesinin kiyamina (ihyasina) esittir.

Peygamber Efendimizin zevcesi Hafsa (r.a) diyor ki:

"Resulullah (sav) dort seyi terk etmezdi: Asure gunu orucu, Zilhicce'nin on gunu orucu, her ay uc gun orucu ve sabahin iki rekât sunneti."

Ebu'd-Derda (r.a) Zilhicce ayinin onemini soyle anlatiyor: "Zilhiccenin ilk 9 gunu oruc tutmali, cok sadaka vermeli, cok dua ve istigfar etmelidir. Cunku Resulullah (sav):

"Bu on gunun hayir ve bereketinden mahrum kalana yaziklar olsun" buyurdu.

Zilhicce'nin ilk dokuz gunu oruc tutanin, omru bereketli olur, mali cogalir, cocugu belâlardan korunur, gunahlari affedilir, iyiliklerine kat kat sevab verilir, olum aninda ruhunu kolay teslim eder, kabri aydinlanir, Mizan'da sevabi agir basar ve cennette yuksek derecelere kavusur." (Sir'a)

Allah indinde Zilhiccenin ilk on gununde yapilan amellerden daha kiymetlisi yoktur. Bugunlerde tesbihi (Subhanallah), tahmidi (Elhamdulillah), tehlili (La ilahe illallah) ve tekbiri (Allahu ekber) cok soyleyin! (Abd b. Humeyd, Musned, 1-257)

Allahu Teâlâ'nin bereketli kildigi, Kur'ân-i Kerim'de uzerine yemin edilen, Zilhicce'nin ilk on gecesinde yapilan amellere 700 misli sevab verilecegini Peygamber Efendimiz (sav) mujdeliyor. Bugunler bizlere tevbe etme ve kisa zaman dilimlerinde tekrar cok semere elde etme firsatinin verildigi gunlerdir.

Biz de Peygamber Efendimize tabi olarak, gunduzleri orucla gecirmeli, sadaka vermeli, Allahu Teâlâyi zikretmeliyiz."

17 Kasım 2009 Salı

Zalimce Saltanat Sürenler için yaşasın CEHENNEM........



 


 


Mazlum İçin,Zalim İçin 
 

Mazlum için, çöle inen yağmurum.
Zalim için, lekeleyecek çamurum.

Mazlum için, sırdaş dert ortağıyım.
Zalim için, aşılmaz gönül dağıyım,

Mazlum için, akacak gözyaşıyım.
Zalim için, sofrada zehir aşıyım.

Mazlum için, hak aramazsam ahmağım.
Zalim için, başına inen tokmağım.

Mazlum için, her çareyi bulurum.
Zalim için, başına bela olurum

Mazlum için her zaman ben yanarım.
Zalim için, tepesine konarım.

Mazlum için daim dua ederim.
Zalim için, yanında durmam giderim.

Mazlum için feda olsun dertli başım.
Zalim için, kafasını kıracak taşım.

Mazlum için, tutunacak dalım.
Zalim için, zehir zıkkım olsun malım.

Mazlum için, kurban olsun bu canım,
Zalim için, baş kesen kralım, hanım,

Mazlum için, kucak açan yuvayım.
Zalim için, gece gündüz bedduayım.

Mazlum için, gönülden bağlı kardeşim,
Zalim için, alev alev ateşim, 

ANLAMAZ MAZLUM HALİNİ MAZLUM OLMAYAN





Derdini bilmez ki lokman hekim olmayan
Bilmez dost kadrini cihanda dostu olmayan
Sevmeyen bilmez ki sevenin perişan halini
Anlamaz mazlum halini mazlum olmayan 

16 Kasım 2009 Pazartesi

Senden Sana sığınırız Allah'ım!




Allah'ım!
Maddedeki her atomun tesbih ettiği Sensin.
Nefes alan her canlının zikr ettiği Sensin.
Akıl emanet ettiğin her varlığın aklettiği Sen,
Duyan ve duyuran her duyunun hissettiği Sensin.
Kadrü kıymet bilenlerin şükrettiği Sen,
Varlığı nimet bilenlerin hamd ettiği Sensin.

Allah'ım!
Biz kulunuz,Sen Allah'sın.
Biz isteyeniz,Sen verensin.
Biz susayanız,Sen suvaransın.
Biz muhtacız,Sen ihtiyaç giderensin.
Biz kendine yetmeyen,Sen her şeye yetensin.
Biz Bizi bilmeyeniz,Sen Bizi Bizden iyi bilensin.
Biz Bizde olmayan,Sen şahdamarımızdan yakın olansın.
Kul kulca ister,Sen Allah'ça verensin.
Halimiz arzuhalimizdir,duruşumuz duamız.
Sensizsek neyimiz var,Seninleysek ne gam?

Allah'ım!
İmanı olanın imkanı tükenmez.
İmandan ve Kur'an'dan ayrıma!
Kur'an'dan mahrum olana ışık erişmez.
Kitaba uyanlardan kıl,kitabına uyduranlardan kılma!
Kur'an'ı bizden razı,bizi Kur'an'dan razı kıl!
Hesap Günü'nde Kur'anı şahit kıl,şekvacı kılma!
Kur'an'ı bize aç.bize Kur'an'ı aç!
Susuz yüreklere vahyi ellerimizle saç!

İnsanlık zaman çöllerinde bu suya muhtaç YaRabi!!

 

Allah'ım!
Sorunlarımızın elinde imanımızı kar gibi eritme!
İmanımızın elinde sorunlarımızı kar gibi erit.
Bizi dünyalıklarımızın altında at etme.
Dünyalıklarımızı altınmızda Burak et!
Sahip olduklarımızın bize sahip olmasına izin verme!
Aklımızı ak,aşkımızı ak,yüzümüzü ak eyle!
İmtahan potasında bizi cevher et,bizi cüruf etme!
Bize götüreceğimiz yükü yüklet!
Götüremeyeceğimizi yükletme!
Kahrından lütfuna sığınırız Allah'ım'
Celalinden cemaline sığınırız Allah'ım!
Senden Sana sığınırız Allah'ım!
Yalnız sana sığınırız Allah'ım!

Ve Hz. Muhammed'in (s.a.v) muhabbetini ver YA RAB!








Allah'ım!
Bizi Allah'la aldatanlardan etme!
Allah'la aldatanlara aldananlardan etme!
Şeytanın eylemlerimizi süslemesine izin verme!
Şeytanın süslediği eylemlerimize izin verme!
Bize Hz. Adem'in tevbesini,Hz. Nuh'un direncini ver!
Hz. İbrahim'in imanını,Hz. İsmail'in teslimiyetini ver!
Hz. Yakub'un dirayetini,Hz. Yusuf'un iffetini ver!
Hz. Mûsa'nın celadetini,Hz. Harun'un sadakatini ver!
Hz. Davud'un sadasını,Hz. Süleyman'ın gayretini ver!
Hz. Eyyub'un sabrını,Hz. Lokman'ın hikmetini ver!
Hz. Zekeriyya'nın hizmetini,Hz. Yahya'nın şahadetini ver!
Hz. Meryem'in adanmışlığını,Hz. İsa'nın safiyetini ver!
Ve Hz. Muhammed'in (s.a.v) muhabbetini ver YA RAB!

Haşa ya Rab haşa sen Böyle olamazsın

Haşa ya Rab haşa sen Böyle olamazsın






1-    Sen beni elinle yarattın suret giydirdin… Ruh bahşettin… ölü idim hayat verdin… Haşa, haşa sen beni ölümün eline  terk etmezsin.
2-    Sen beni çamurun rahminden çıkarıp meydana getirdin… İnsan kıldın… İrade verdin… Akılla güzelleştirdin… Haşa, haşa sen beni tekrar ebediyen çamura iade etmezsin…
3-    Adem idim vücud verdin… vücud bahrine daldırdın… vücud bağıyla kayıtlandırdın… Haşa, haşa sen beni bir daha tekrar ademe teslim etmezsin…
4-     Yokluk karanlığında idim bana mahiyet kazandırdın… Karanlığımı ziyadar eyledin… Yokluktan azat ettin… Eşya içinde bir yer buldum… varlık içinde var oldum… Haşa, haşa sen ki bol veren Kerim’sin benden mahiyetimi almazsın… Haysiyetimi yok etmezsin… Tekrar fenaya, yokluğa çevirmezsin…
5-    Sen beni fena zulmetinden söküp çıkardın… sermediyet suyu içirdin… Beka sevdasına çağırdın… Ebediyet güzelliğine meftun eyledin… şevkle doldurdun… Haşa, haşa sen beni huzurundan kovmazsın… Ebediyet kapısını yüzüme kapatmazsın…
6-    Çağlar boyu Gaybe büründüm… Sessizliğe daldım… Ruhum donuk, iradem felç, basiretim perdeli, huzurdan yoksun kaldım, Sen beni gayb baygınlığından ayılttın, tutulmuş nutkumu açtın… Yok idim var eyledin… Vücudun kutsiyeti ile gözümü açtın… Ebediyetle müjdeledin… Haşa, haşa sen beni unutmazsın… Yollarda garip yalnız kimsesiz, hüviyetsiz bırakmazsın… Ya Rab bu senin ne şanın ne de alışılagelmiş adetindir…
7-    Sen benim susuzluğumu Cemal’inin pınarından akan suyla giderdin… Celal’inin ziyasıyla beni benden aldın… Aşk gecelerinde uykumu kaçırdın… Narının hoşluğunu tattırdın…  Huzur atından hiç indirmedin… Sen böyleyken beni öldüreceksin… Ayrılık kılıcıyla keseceksin… Şevk deryasının üstünde savrulmuş sahipsiz, çöp gibi  değersiz terk edeceksin… Sanki beni hiç tanımadın… Elinle yaratmadın… Nurefşan  cemalinle diriltmedin… Haşa, haşa sen böyle olamazsın… Kanunların da böyle olamaz…
8-    Kalbim seni anmakla dolup taşmakta… Sana kavuşmak için şevk her tarafımı sarmakta… Beni kendine hayran ettin… Yalnız kendin için istedin… Beni benden kendin için aldın… Ben de sana olan sevgim için her derdi satın alırım, bütün elemlere katlanırım… Böylece hayalimin hatıralarına, rüyalarına, emellerine can vermek isterim… Ey hesapsız veren cömertlik sahibi  Cevad u Kerim Haşa, haşa sen beni eli boş çevirmezsin, senden uzak etmezsin, beni üzüntülerimle çaresiz baş başa bırakmazsın… Ruhumu gıdasız bırakıp helak etmezsin… Yoksa hatıralar solar, hayaller yıkılır, rüyalar kesilir…  Ben ve biz olmamış oluruz… Bunlar senden beklenmez… Ben seni böyle bilmedim… Ve öyle de sana tevekkül etmedim…
9-    Sen ki bezmi ezelde (Elestu…) ile (Rabbiniz değimliyim?) demekle benden söz aldın, güven verdin… Ubudiyet gerdanı taktın… Rahmet kanadı gerdin, inayetle yaşattın… Ben ise (Bela) dedim… Açık ve gizli ameller işledim…. Haşa, haşa sen beni terk etmezsin, fenaya göndermezsin… Dediğim (Bela) hakkı için beni belaların belası olan adem yapma, hiçliğe atma…
10-                      Ölümden korkmak bana azap veriyor… İçimi kemiriyor… Dehşetli düşünceler harmanına atıyor… İniltim büyük elemlerimin eşiğinde sönük kalıyor… Ürpertim korkunç ahlarımın kıvılcımları gibidir, hasret saçıyor... Ya Rab eğer ölüme kurbanlar gibi koşuyorsak hayat neden?... Adem uçurumuna atılıyorsak Vücud neden?... Haşa, haşa ya Rab sen bizi öldürmek için yaratmadın… Ademe atmak için vücud vermedin… Yoksa ölümü ve ademi tevehhüm etmek mi ölümdür, ademdir…?!
11-                       Sen ki kalbi mesken edindin… Nuru cemalinle aydınlattın… Yalnız kendi aşkın için yarattın… Zikir dergahı olarak yaptın… Sen bu evi yıkacak mısın?... Adem rüzgarına tozunu toprağını savuracakmısın?... Haşa, haşa sen Rabbi Rahim’sin zikrin için donattığın evi yıkmazsın… Sırrının ambarı kıldığın barınağı çökertmezsin… Meydana getirdiğin ilminin cevherini, ilhamlarının indiği yeri yok etmezsin …
12-                      O ne gece idi ki geldim… Seccademi serdim… Kalb kandilini tutuşturdum… Ruh mumunun fitilini yaktım… Sırlar gömleğine sardım…  parıltısı azalmadı… Mumu sönmedi…
Ey bastıran karanlığın dalgaları… Kuvvetle beni kendine çek… Uzak deryalara götür… Ben ki sırlar Ummanlarında yelken açmak aşkına vuruldum… Ta ki sırrım faş oldu… Halime denizler ağladı… Haliçler üzüldü… Sen ki kalblerin Sahibi ve Rabbi’sin sana yönlendirip tutuşturduğum kalb kandilini söndürecek misin?… Senin için yaktığım ruhu ziyasız mı bırakacaksın? Senden başkası için yanmayan alevlenmeyen aşkı yok mu edeceksin?!.
13-                      Sen ki beni yarattın sebeplerle prangaladın … Kalb saltanatı ile kelepçeledin… Güzellik aşkına tutturdun… Cemale susattın… Güzele şevk ile koşturdun… Ebedi Cemal’ine davet ettin… Bir ateş yaktın… Bir yangın çıkardın… Ben ise bu aşka kapıldım seller gibi aktım… Dağlar gibi dikildim… Kendimi tutamayarak sevinç çığlıkları atarak şöyle seslendim:
Ey sınırı olmayan sonsuz aşk, gittiğin yerlere beni de götür… Bağrına sımsıkı bas… ötelere yükselt… Yükseklerde nur saçan sahillere bırak…  Kanımla ateşine can olayım… Alevinin şiddetini artırayım… Çünkü o nur üzüntümün karanlıklarını ziyaya çevirir… Böğrüne ümitsizlik gecelerimi gömer…
14-                      Badem boşaldı nuş yok… Ruhum susadı saki yok… Kalbim kıraç filiz yok… Benliğim çöl, her yer serab!...
Ya Rab, eğer su vermezsen kim beni sulayacak… Eğer beni kurtarmazsan kim beni kurtaracak?... Lütfünün şebnemiyle susuzluğumu gider… Rahmetinin sızıntısıyla kuruluğumu ıslat… Saç şefkatinin kaynağından suları kalbimin, ruhumun, varlığımın kurulukları abınla abad olsun…
Ey Rab, Ey Rahim, Senin zikrinle teru taze bir kalbi yok mu edeceksin?.... Adınla ıslak bir ruhu hicran ateşiyle yakacak mısın?...
Sen Rahman’sın, Sen Rahim’in Haşa, haşa hiç böyle  yapmazsın…!

Rabbim binbir günah ile kapina geldim


Rabbim binbir günah ile kapina geldim, sana sigindim, sana dayandim, sanadir tüm sikayetim, sanadir sarilisim, sanadir sevgim.
   

    Elimde sahadet karanfilleri, kalbimde pisman olmus bir cocukla önünde diz cöküyorum.

     Sen esirgeyen, sen bagislayan, sen affedensin, affet bizi allahim.

    Her sabah uyaniyorsa gözlerimiz, her sabah yeni bir gün doguyorsa, mevsimler degisiyor ve biz buna sahid oluyorsak, bize tevbe etmek icin yeni bir firsat daha verdigin icin sana hamd ile tesekkür ediyoruz.

    Ilahi, bizi gözleri kör bakan, kulagini tüm seslere kapamis, kalbindeki sicakligi yitirmis insanlik zincirinin cürük bir halkasi eyleme.

    Senden baska kimsemiz yok ilahi, önünde diz cökecegimiz, ugruna sevda sarkilari besteleyecegimiz, yolunda canimizi verecegimiz, gözyaslarimizi huzurunda utanmadan dökecegimiz kimsemiz yok senden baska.
Eger sevgini yüregimizden alirsan, biz kaybedenlerden oluruz, ebedi azabini hak edenler arasinda saf tutariz, bize aci, bize merhamet et , bizi yolu dosdogru olanlarin kervaninda yolcu kil rabbim.


    Allahim kalbimizi sana adiyoruz, su dünyanin acilarina kederlerine yenilmeden, senin rizan icin sirf senin icin kalbimizi sana adiyoruz, adagimizi kabul buyur.

    Bize gönül dilini ögret, bize sana gitmeyen yolun sarp bir yokus, kainatin dehlizlerinde ebedi bir kaybolus oldugunu anlat.


    Bize kucagini ac ey merhametlilerin en merhametlisi, bizi sevginle kusat, bizi birakma! Bizi teslim etme, bizi senden koparacak olan hic bir seye teslim etme...

   Bugün hüzün tasiyorsa gözlerimiz, bugün kaniyorsa yaralarimiz, bükükse halen boynumuz, biliyoruz ki senden geldi, narinada nurunada kucak aciyor ,riza gösteriyoruz.
Ilahi darilma, yeterki sen bize darilma, yeterki sen bizi unutma, düzenin kana susayan carki arasinda kan revan icinde kalsada bedenimiz, hor görülsek, iskence görsekte, sen bizimleysen asla müteessir degiliz.

   Allahim! Bizi namazi, duasi, ibadeti, yasami ve ölümü senin icin olanlardan kil, bizi affet, bizi bagisla...


Allah'a Emanet
Olun

Salâtü Tünciye

اَللّهُمَّ صَلِّ عَلَي مُحَمَّدٍ وَ عَلَي آلِ مُحَمَّدٍ صَلاَةً تُنْجِناَ بِهَا مِنْ جَمِيعِ ا ْلاَحْوَالِ وَ ا ْلآفاَتِ وَ تَقْضِي لَناَ بِهَا جَمِيعَ الْحَاجَاتِ وَ تُطَهِّرُنَا بِهَا مِنْ جَمِيعِ السَّيِّآتِ  وَ تَرْفَعُنَا بِهَا عِنْدَكَ  اَعْلَي الدَّرَجَاتِ وَ تُبَلِّغُنَا بِهَا اَقْصَي الْغَيَاتِ مِنْ جَمِيعِ الْخَيْرَاتِ فِي الْحَيَاتِ وَ بَعْدَ الْمَمَاتِ بِرَحْمَتِكَ  يَا اَرْحَمَ الرَّاحِمِينَ.

TEVBE DUASI ....

اَسْتَغْفِرُ الله. اَسْتَغْفِرُ الله. اَسْتَغْفِرُ الله . اَلْعَظِيم اَلْكَرِيم اَلَّلذِي لاَ اِلاَهَ اِلاّهُوَ . اَلْحَيُّ الْقَيُّومُ .وَاَتُوبُ اِلَيْكَ تَوْبَةَ عَبْدٍ ظَالِمٍ لِنَفْسِهِ لاَ يَمْلِكُ لِنَفْسِهِ مَوْتاً وَلاَ حَيَاةً وَ لاَ نُشُُورًا

11 Kasım 2009 Çarşamba

Bekleyen






Bekleyen

Sen, kaçan bir ürkek ceylansın dağda,
Ben, peşine düşmüş bir canavarım!
İstersen dünyayı çağır imdada;
Sen varsın dünyada, bir de ben varım!

Seni korkutacak geçtiğin yollar,
Arkandan gelecek hep ayak sesim.
Sarıp vücudunu belirsiz kollar,
Enseni yakacak ateş nefesim.

Kimsesiz odanda kış geceleri,
İçin ürperdiği demler beni an!
De ki: Odur sarsan pencereleri,
De ki: Rüzgâr değil, odur haykıran!

Göğsümden havaya kattığım zehir,
Solduracak bir gül gibi ömrünü.
Kaçıp dolaşsan da sen, şehir şehir,
Bana kalacaksın yine son günü.

Ölürsün... Kapanır yollar geriye;
Ben mezarla sırdaş olur, beklerim.
Varılmaz hayale işaret diye
Toprağında bir taş olur, beklerim...


Bekleyen






Bekleyen

Sen, kaçan bir ürkek ceylansın dağda,
Ben, peşine düşmüş bir canavarım!
İstersen dünyayı çağır imdada;
Sen varsın dünyada, bir de ben varım!

Seni korkutacak geçtiğin yollar,
Arkandan gelecek hep ayak sesim.
Sarıp vücudunu belirsiz kollar,
Enseni yakacak ateş nefesim.

Kimsesiz odanda kış geceleri,
İçin ürperdiği demler beni an!
De ki: Odur sarsan pencereleri,
De ki: Rüzgâr değil, odur haykıran!

Göğsümden havaya kattığım zehir,
Solduracak bir gül gibi ömrünü.
Kaçıp dolaşsan da sen, şehir şehir,
Bana kalacaksın yine son günü.

Ölürsün... Kapanır yollar geriye;
Ben mezarla sırdaş olur, beklerim.
Varılmaz hayale işaret diye
Toprağında bir taş olur, beklerim...


Senin Gibi Olmak Bize Zor Geldi Ey Rasûl….

Senin Gibi Olmak Bize Zor Geldi Ey Rasûl….



 

Senin gibi olmak zor geldi bize ya Rasul!
Senin gibi anlamak, senin gibi ağlamak, senin gibi olmak zor geldi bize…
Neler yapmadık ki,neleri atmadık ki hayatımızdan,düşünmeden, anlamadan geçen nice zamanlarımız oldu…
Neler demedik düşünmeden…
Hep biz olmalıydık, dedik
Her şeyi ben bilir ben yaparım, dedik
Herkes bana bakmalı, benimle ilgilenmeli, benim olduğum yerde başkası olmamalı, dedik…
En yakışıklı erkek, en güzel kız ben olmalıydım nidaları hiç düşmedi dilimizden, bu uğurda neler yapmadık, kimleri harcamadık ki…
Hep büyük olmak istedik,her zaman her yerde tek olmayı, ulaşılmaz olmayı istedik…
Para dedik, parayı aradık ve onu bulduğumuz yerde herşeyi kaybettik…
Neler yaptırmadı ki bize, kimleri sevdirmedi, kimlerden nefret ettirmedi,
nice dostları kaybettik onu kazanmak için ve nice düşmanlar kazandık onu kaybetmemek için…
Para dedik parayla yandık…
Şöhret dedik şöhretle yandık…
Hep ben dedik benlikle yandık…
Ama ALLAH (c.c.) deyip ALLAH (c.c.) aşkıyla yanmak zor geldi bize…
İnsanları küçük görmek en büyük zevkimiz oldu.
Makamımız, mevkimiz enaniyetimizi körükledikçe bizden daha büyük kimse yok dedik.
Her halimiz, her sözümüz benlik emarelerinden kurtulamıyordu…
İsmimiz altın harflerle yazılmalıydı kitaplara…
Resmimiz yapılmalı ve her yere asılmalıydı…
Dillerden düşmemeli, akıllardan hiç çıkmamalıydık…
Ve istediklerimiz oldu…
İsmimiz altın harflerle olmasa da altın yaldızlı harflerle yazıldı kitaplara…
Resmimiz yapıldı ve resmimizin altına “işte o” yazıldı…
Heykellerimiz dikildi köşe başlarına ve herkes hayran gözlerle izledi…
Dillerden hiç düşmüyor, akıllardan hiç çıkmıyorduk.
İşte artık her şeye sahiptik…
Bütün bunları kazanırken bir tek ve en önemli şeyi kaybettiğimizi hiç düşünemedik…
Dünya öylesine sarmıştı ki bizi,
Gözlerimiz öylesine perdelenmişti ki
Kazandıklarımız öylesine tatlıydı ki…
En önemli kazancımızı; Dünya ve ahiret saadetimizin anahtarını gönlümüzün huzurunu,gözümüzün nurunu kaybettiğimizi göremedik, anlayamadık, hissedemedik.
Evet bunları kazanırken imanımız elden kaçıyordu.
Artık ALLAH (c.c.)’ı unutuyor, O (c.c.)’nun emirlerine karşı lakaytlaşıyorduk.
Bize sunulan nimetlere nankörlük ve emanetlere ihanet artık hayatımızın bir parçası haline gelmişti…
Bilemedik, anlayamadık…
Dönmek, doğruya yönelmek, hatalarımıza kalem çekmek zor geldi bize…
Ama ne pahasına olursa olsun;
Dünyanın her türlü nimetinden mahrum kalmak,
İnsanların alaylarına maruz kalmak,İtilmek,Kakılmak,Küçük düşürülmek…
Evet ne pahasına olursa olsun;artık vazgeçiyorum dünyanın bütün nimetlerinden.
Artık RABBiME yönelmenin, O (c.c)’nu bulmanın, O (c.c.)’nu anlamanın,O (c.c)’nun aşkıyla yanmanın, O (c.c)’nun varlığında yok olmanın zamanı gelmişti…
Bütün insanlara,
Bütün sahte dostlarıma,
Bütün düşmanlarıma,
Bütün fantezilere,
Bütün günahlara,
Bütün dünyaya sesleniyorum…
Ben Rabbimi buldum sizi kaybetsem ne olur…
Ben Rabbimi sevdim sizi sevmesem ne olur…
Ben Rabbime kul oldum size köle olmasam ne olur…
Ben gerçeği buldum siz anlamasanız, dinlemeseniz ne olur…
Artık bırakma vaktidir sizi,
Artık yönelme vaktidir Rabbime,
Artık secdeye varıp ağlama vaktidir bugün,
Artık Azraille olan buluşmaya en güzel bir şekilde hazırlanma vaktidir bugün,
Artık dünyadan göçüş müjdesi gelene kadar…
ALLAH (c.c.)’a kul olma,
ALLAH (c.c.) aşkıyla yanma,
ALLAH (c.c.)’ın varlığında yok olma vaktidir bugün!….

Allah’ım!




Allah’ım!
Ey alemlerin Rabbi!
Ey sevgiyi sevgiyle yaratan!
Ey seven, sevdiren ve sevindiren!
Ey rahmetin sonsuz kaynağı!
Ey merhametlilerin en merhametlisi!
Ey gönüllerin mutlak hakimi!

Ey zatını hamd ile aziz olduğum!
Ey zatını hamdden aciz olduğum!
Ben, layıkıyla övemem Seni!
Sen, övdüğün gibisin kendini!
Seni, layıkıyla ancak Sen tanırsın!
Seni, layıkıyla ancak Sen översin!
Hamd’im Sana mahsustur, sena’m Sanadır!
Umudum, korkum ve sevdam Sanadır!
Özümü Sana çevirdim, Sana tutundum!
Elimi Sana açtım, gönlümü Sana sundum!

Allah’ım!
Ey Vedud olan!
Hem seven, hem de sevilmeyi dileyensin.
Ey varlığı sevgi olan, ey sevginin sonsuz kaynağı!
Biz var ettiğini severiz, Sen sevince var edersin!
O sonsuz hazinenden bizim için de bir sevgi var et!
O sonsuz sevgi selinin içine bizi de kat: sev bizi!
Sen seversen sevdirirsin: sevdir bizi!
Sevdiğini cennetinle sevindirirsin: sevindir bizi!
....
AMİN!..