13 Nisan 2010 Salı
VEFA ...
Yüce Mevlâ (cc) ehl-i Vefâ’yı, “Allah sadakat gösterenleri, sadakatleri sebebiyle mükâfatlandıracaktır“ (Ahzap 24), şeklinde müjdeliyor…
Lügatin sevgide ve sözde durma, bağlılık gösterme diye tercüme ettiği vefa kelimesi, minnettarlık, sadakat ve istikamet gibi vasıfların hepsinde, bir kumaşın iki yüzünden biri olmak gibi ayniyet ifadesi taşır.
Vefa, islâmi şiarlardan biri ve belki de en esaslısıdır.
Gerçi islam nazarında esasların esası imandır.
Fakat imanın aynı zamanda bir vefakarlık tezahürü olduğu da muhakkaktır.
Zira vefa, ahde riayet, yani verilen sözde durmadır. İmanda, ruhlar aleminde Rabb’i (cc) tasdik ve ikrara bu dünyada sadakat gösterilmesi, yani netice itibariyle bir vefakarlıktır.
Verdiği sözde duran, yaptığı anlaşmaya bağlı kalan en büyük insan şüphesiz Hz. Muhammed (sav) Efendimiz’dir.
Bu hususta dostunu da, düşmanını da ayırt etmemiştir. Dostuna verdiği bir sözde durup, onu yerine getirdiği gibi, düşmanlarıyla yaptığı anlaşmaya da sadık kalmış, her ne pahasına olursa olsun, aykırı hareket etmemiştir.
Peygamberliğinden önce ticarî hususta bir dostuna verdiği sözü tutmak için üç gün beklediği meşhurdur. O adam unutup gelmediği halde, “nasıl olsa artık gelmez” diyerek çekip gitmemiştir. Verdiği sözde durmanın en müstesna örneğini vermiştir…
Allah’ın Rasûlü (sav) en sıkışık ve en zor şartlar altında bulunsa dahi, verilen sözde durmayı, netice kendisinin aleyhine de olsa hiçbir surette vefâsızlık göstermemeyi önemle tavsiye etmiştir.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder