Dua için ellerimizi açtığımızda, namaza kalktığımızda, evimizi düzenlerken, cenazemizi kabre koyarken dikkat ettiğimiz; otururken, kalkarken, yatarken her zaman ve her yerde yöneldiğimiz bir kıblemiz var. İçimizdeki yönle aynı olan kıblemiz. Mekke'deki Mescid-i Haram'daki Kâbe... Bunun ne büyük lütuf olduğunun farkında mıyız?
Namaza durduğumuzda Mekke'ye yöneliriz. Orada bulunan Kâbe'ye; yani yeryüzünün ilk mescidine, Beytullah'a, Allah'ın evine yöneliriz.
Evet, ibadetlerimizde ve işlerimizde öncelikle dikkat etmemiz gereken, gönlümüz ve niyetimizdir. Fakat bu, şeklî şartların veya dış görünüşün hiçbir önemi olmadığı anlamına asla gelmez. İnsan olarak dış görünüşe kolayca mağlup oluruz, şeklî şartları yerine getirmeyi asıl gaye haline getirebiliriz. Yüce Mevlâ, böyle bir zaafa düşmememiz için ibadetlerimizde ve yaşayışımızda mananın önemli olduğunu bize bildiriyor. Bundan sonra şeklî şartlara da riayet etmemizi istiyor.
Cenab-ı Mevlâ, kıbleye yönelmekten maksadın ne olduğunu yukarıdaki ayetlerde ifade buyurduktan sonra, ibadetlerimizde Kâbe-i Muazzama'ya yönelmemizin farz olduğunu da şöyle ferman buyuruyor:
"Nereden yola çıkarsan çık, yüzünü Mescid-i Haram tarafına çevir. Bu, Rabbinden gelen bir hakikattir. Allah yaptıklarınızdan habersiz değildir. (Evet ey Rasulüm!) nereden yola çıkarsan çık, yüzünü Mescid-i Haram tarafına çevir. Sizler de nerede bulunursanız bulunun yüzünüzü o tarafa çevirin ki, zulüm yapmaya şartlanmış olanların dışındaki insanların size karşı hiçbir delilleri kalmasın. Sakın onlardan korkmayın, yalnız benden korkun. Böylece size olan nimetimi tamamlayayım da doğru yolu bulasınız."(Bakara, 149, 150)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder