Kollarının güçsüzlüğüne bıraktım iki gözyaşı boşluğu çocukluğumu.
Kağıttan gemi bile yapamayan ellerimle bir bahar çizdim gözlerinin en küçük bahçesine.
Kirpiklerinin ıslaklığına dayanamayan köprülerin dibinde sorguladım ellerinin sıcaklığından yoksun gözlerimi.
Kağıttan gemi bile yapamayan ellerimle bir bahar çizdim gözlerinin en küçük bahçesine.
Kirpiklerinin ıslaklığına dayanamayan köprülerin dibinde sorguladım ellerinin sıcaklığından yoksun gözlerimi.
Sesinin yokluğunu yaşatma bana..Büründüğün yokluğu kaldır üzerinden..
Düş senli düşlerime..Geceye yıldızları sererek gel gözlerime..
Biliyorum ki; güldün mü bir kez bir mavilik yürür gözlerime.
Senli bir cümle köpürür kuru dudak uçlarıma ve vurdukça özlemin kıyılarına koşar gözlerimde sakladığım baharlar..
Sarı sonbahardan kalma derme çatma bir hikaye bizimkisi.
İki ayrı yoldan çıkılıp aynı sevdaya uzanan iki umut cümlesi.İki ağır yaralı,
iki acıklı söz dudaklarımızda kalan ve kavuşmaya ayarlı iki yürek ve hiddetlenen bir özlem ve tek bir yol sonu ölümle aydınlanan.
Gözlerime saklarken seni,
Beni yalnız bırak diye değil;
Beni sende yaşat diye dudaklarıma mühürledim seni..
Bir fincan umut ile yetinmeyi öğretirken yüreğime,
Hasreti zehir bildim cümlelerde..
Bir gül' e sararken gözlerimi,
Unut diye değil;
Gözlerinde bir renk olmayı diledim..
Şimdi söz bitti..
Hasretin bir kış gibi soğuk.
İçim, dışım hazan..
Gül'ler güneş'e doymadan,
Sen gözlerindeki baharla gel yüreğime..
Ve ben düşmeden düşsüzlüğüme,
Gözlerimden yakala beni ey Aşk !
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder